Otomatik Şanzıman Bakımı

Otomatik Şanzıman Nedir, Nasıl Çalışır, Bakımı Nasıl Yapılır?
Tork konvektörü, debriyaj, servo, hidrolik sistemi, solenoid, sübap ve vites kademeleri gibi unsurları içinde barındıran alüminyum muhafazaya sahip şanzıman türüdür. Otomatik şanzımanın en büyük özelliklerinden biri üretici firmaların en uygun hızlanma ve tork devirlerini hesaba katarak ayarladıkları vites değişim süreleri ile kullanıcı hatasından oluşabilecek sorunların en aza indirgenmesi ve aracın yakıt ekonomisine katkıda bulunması sağlanır. Her ne kadar otomatik vitesler manual viteslere göre araçların performansını olumsuz yönde etkiliyor olarak bilinsede geliştirilen yeni teknolojilere sahip araçların sahip olduğu otomatik vites seçenekler her geçen gün performans açısındanda daha iyiyi sürücüsüne sunmaya başlamıştır.
Manuel şanzımanlar motordaki gücü tekerleklere taşırken debriyaja ihtiyaç duyarken otomatik şanzıman bu işi tork dönüşümü yapan yağ içerikli bir sistem aracılığıyla halledilir. Yarı otomatik şanzımanlı araçlarda ise vites değişimi debriyaj olmadan manuel olarak yapılabilmektedir, bu araçlarda ise kavrama elektronik veya vakum sistemi ile kontrol edilmektedir. Otomobilinizin her parçası gibi Otomatik şanzımanda bakıma gereksinim duyar. Aracın ve şanzımanın tipine göre yapılması gereken bakım süreleri aracın el kitabında bulunabilir. Genel olarak uygulanan bakım her 40.000 kilometrede yada 2 yılda bir şanzıman yağının ve filtresinin değiştirilmesidir. Özellikle römork bağlı, hızlı duruş kalkış yapan, dağ bayır inip çıkan sürücüler şanzıman yağının kontrolünü aksatmamalıdırlar. Şanzıman yağı değişimi aslında kendinizin bile yapabileceği, çok fazla teknik bilgi ve ustalık gerektirmeyen bir işlemdir, eğer aracınızla ilgilenmeyi seviyorsanız yağ değişimi sırasında eğlenebileceğinizi bile söylemek mümkün. Bunun için yapmanız gereken aracınızın bakımını yapan servisde ki ustadan bu işin nasıl yapıldığını uygulamalı olarak görmeniz.

Otomobil Nasıl Seçilir?

Bir araba alırken ne beklediğinize doğru karar verin. (Örneğin tercihiniz iki kişilik üstü açık bir araba ise, aslında ihtiyacınız olan şeyin 7 kişilik bir van olduğunu, iş işten geçtikten sonra fark etmeyin!)
Ne kadar büyük bir kabine ihtiyacınız var; arka koltukları kullanır mısınız, yoksa beş kişilik bir araba bile size dar mı geliyor?Büyük bir bagaja ihtiyacınız var mı? Yoksa haftada sadece bir kere mi gerekiyor?Nasıl bir trafikte kullanıyorsunuz? Şehir içinde kısa mesafeler mi, yoksa otoyolda uzun seyahatler mi yapıyorsunuz? Seçeneğiniz ikinci ise, daha güçlü ve konforlu bir seçim doğru olur.Sizin için performans ne kadar önemli? 1.4 litre ile üç sene yaşayabilir misiniz, yoksa en az 2.0 litre mi yeterli?Güvenlik sizin için ne kadar önemli? Mümkün olan en çok sayıda airbag (hava yastığı) ve Euro Ncap yıldızına mı bakıyorsunuz?

Otomobil Neden Hararet Yapar?

Motorun soğumasını sağlayan fanın bozulması, fan müşirinin bozulması sonucu görevini yapmaması, motordaki suyun sirkülasyonunu sağlayan devridaim pompasının contalarının bozulup su kaçırması, radyatör hortumlarının delinmesi sonucu su kaybı olması, radyatör kapağının bozulması, alternatör kayışının kopması veya gevşek olması otomobilin hararet yapmasına neden olur.
Hararet yükseldiğinde ne yapmalı?Otomobilinizin motor ısısının anormal düzeyde yükseldiğini fark etmezseniz, bir süre sonra motordan buhar yükselmeye başlar. Çıkan su buharı, otomobilinizin hararet yaptığının göstergesidir.
Bu gibi bir durumla karşılaştığınızda ilk yapmanız gereken, otomobilinizi uygun bir yerde durdurmanızdır.
Otomobili stop ettirip motorun soğumasını bekleyin. (İnsanlarda çok yaygın bir kanı olan hemen bir bez yardımıyla radyatörün kapağını açmak yanlıştır. Radyatör içindeki su, yüksek ısıda olduğu için basınç yaratır ve su fışkırarak yüzünüzü yakabilir.)
Motor soğuduktan sonra radyatör kapağını açıp su seviyesini kontrol edebilirsiniz.
Otomobilinizin motoru, soğutma sisteminde meydana gelen bir arıza nedeniyle su eksiltmiş ve bu da hararete yol açmış olabilir.
Motor, radyatördeki suyun eksilmesi nedeniyle hararet yapmışsa, eksilen suyu tamamlayıp sorunu kısa vadede çözmeniz mümkün.
Hararetin nedeni radyatördeki suyun eksilmesinden kaynaklanmıyorsa, bu sorunu kısa sürede çözemeyeceğiniz anlamına gelir. Yapmanız gereken hemen yetkili bir servisten yardım istemektir.
Eğer bulunduğunuz yer servise veya bir tamirciye çok uzak değilse, motoru iyice soğuttuktan sonra, hararet göstergesinden motor ısısını kontrol edip, her bir kilometrede durup motoru soğutarak tamirciye ulaşabilirsiniz.
Otomobiliniz hararet yaptığında motoru çalıştırmaya devam ederseniz ne olur?Otomobiliniz hararet yaptığında, çalıştırmaya devam ederseniz, çalıştığı her an motora daha fazla zarar verir. Motorun segmanları metalden oluştuğu için yüksek ısı nedeniyle genleşir ve ani soğum sonucu deforme olur. Silindir kapak contası yanar. Bu sırada silindirle piston arasındaki denge bozulduğundan, piston üzerindeki alüminyum alaşım silindire yapışır ve motor kilitlenir. Bu gibi durumlarda motorun yoğun bir bakıma alınması gerekir. Bu da size epey bir masraf çıkartır.

Otomobil Temizliği

Otomobilinizi yıkatırken veya yıkarken nelere dikkat etmelisiniz? Bazı otomobillerin eski gözükmelerinin nedeni, boyasının yıpranmasıi bunu da nedeni otomobilin yanlış yıkanmasıdır.
Otomobilinizi hiçbir zaman fırça ile yıkamayın. Sünger, mümkünse alışveriş merkezlerinde satılan bu iş için yapılmış olan doğal süngerleri tercih edin.Hortum, kova ve otomobil yıkamak için yapılmış bir şampuan kullanın. Böylece hem kirler çabuk çözülecek hem de kova kullandığınız için daha az su kirleteceksiniz. Hortumun ucunda suyu kesen bir tabanca olmasına özen gösterin.Aracınızı her zaman tavanından yıkamaya başlayın, kaput ve bagajdan sonra kapılara, ordan tampon, kapı altı ve jantlara geçin. Siz temizden kirliye giderken süngerinize daha az kir birikir ve dolayısıyla arabanızın çizilme ihtimali de azalır.Arabanızı duruladıktan sonra kullanacğınız bezin yine otomobil kurulamak için yapılmış sentetik güderi denilen sarı bezler olmasına işinizi kolaylaştırır. Yanlış kurulama aracınızda hem çizilmelere hemde lekeler kalmasına neden olur. Doğal bezler sizi uğraştırırken sentetik güderiyi sıktığınızda hem eliniz acımaz hemde serbest bıraktığınızda anında gevşer.Eğer işi daha da ciddiye alıyor ve bir pazar gününü otomobilinizin temizliğine ayırmak istiyorsanız, detaylı temizlik için gerekli bilgiye ihtiyacınız var demektir.

Otomobilin Dilinden Anlamak

-Problemleri es geçmeyin, kontrol edin, tamir edemiyorsanız servise gidin.-Aracınızın bakımını üreticinin tavsiye ettiği şekilde, yetkili kişilerce ve düzenli yaptırın.-Otomobilinize muayene yapılınca güvenli olacağını sanmayın.-Far ve kuyruk lambalarını düzenli kontrol edin.( Duvara karşı kontrol edebilirsiniz.) -Ayarsız farlar, hem diğer sürücüleri rahatsız ederek gözlerini alacak ve tehlike yaratacak hem de sizin görüşünüz yetersiz olacaktır.-Lastiklerinizi ayda en az bir kere kontrol edin. Basınçlarını üretici firmanın uygun gördüğü değerlerde tutun. Lastik dişlerinin 2 mm nin altına düşmesine izin vermeyin.-Motor yağı, fren hidroliği, silecek suyu, soğutma suyu, hidrolik direksiyon ve debriyaj sıvılarının eksik olmamasına dikkat edin. Uyarı ışıklarını beklemeyin.-Yağ seviyelerini ölçerken düz bir zemine park edin, yağ çubuğunu silin ve seviyeyi öyle kontrol edin.-Cam sileceklerinizin yeni olmasına dikkat edin.-Ön camınızdaki yağlı, yapışkan veya uzun süre kalmış kiri, sileceklerinizle temizlemeyin. Bu, durumu daha da kötü yapar.-Silecek suyu fıskiyelerinizi bir iğne ile, hep ayarlı tutun

Paslanma ve Çürümeye Karşı Otomobilinizin Bakımı

Atmosferden gelen atıklar, çamur, tuz vb durumlarda aracınızda oluşan pas araçlara zarar veren en önemli unsurlardan biridir. Araçların dış yüzeyleri boya ile bir nebze korunsada açık olarak duran metaller paslanma riski ile karşı karşıyadır. Kaput, bagaj, kapı içleri, yürüyen aksam gibi yerlerde karşınıza çıkabilecek paslanma sorunu rutubet, toz, toprak gibi etkenlerle baş göstermektedir.
Üretici firmalar genellikle çevre kirlilikleri, çamur, atmosferik atıklar gibi sebeplerle oluşan paslanmaları garanti kapsamı dışında tutmaktadır. Paslanmaya karşı yapabileceğiniz ilk müdahele aracınız yeniyken araç bakım merkelerinin uyguladığı Pas Önleme Sistemlerini aracınıza uygulatmaktır.Aracın taban sacının yalıtımı sık sık kontrol edilmelidir, yalıtım kabarmışsa paslanma tehlikesi baş göstermiş demektir.
Aracınızın su tahliye delik ve kanallarının açık olmasına dikkat etmeniz,
Aracınızın alt kısmını periyodik biçimde yıkatmanız,
Aracınızı yıkadıktan sonra Kapı altları, çamurluk içleri, çamurluk kenarları, bagaj olukları, motor bölümü, marşpiye profillerinin içleri, taşıyıcı sistem profil içleri ile kapı direkleri gibi hassas bölümleri iyice temizlendiğinden ve kuruduğundan emin olmanız,
Aracınızın kaportasında paslanmaya yol açabilecek küçük vurukları, çizikleri dış etkenlere karşı korumasız hale getirecek pasta cila yerine rötuşlayarak gidermeniz,
Aracınızı fırça yerine süngerle yıkamanız ve oluşması muhtemel ince çizikleri engellemeniz,Aracınızın paslanmasını engelleyecek önlemlerdir.

Polen Filtresi Bakımı

Yaz bitti, araç içi havalandırma filtrelerinizi temizledinizmi?
Sıcak yaz aylarının yerini yavaş yavaş serin sonbahara bırakmaya başladığı şu günlerde yazın aracınızın havalandırma sistemini etkilemiş polen, spor, toz, toprak ve sanayi dumanı gibi sistemin çalışmasını aksatacak pislik ve tortulardan kurtularak araç kabininin ısıtma, soğutma, havalandırma sisteminin bakımını yapabilirsiniz. Araç kabini hava kanallarının filtresini sık sık temizlemeli ve belli aralıklarla değiştirmelisiniz. Polen alerjisi gibi alerjileri olan kişiler ile araç içinde sirküle eden havanın temizliği açısından bu filtrenin temizliği önem arz etmektedir.
Aracınız 2000 model veya daha yeni ise aracınız büyük ihtimalle kabin hava filtresi ile donatılmıştır, sürücülerin pek çoğu kabin hava filtresinin varlığından veya araçlarında olup olmadığından bile bihaber olduğundan bakımı aksatılan bu filtre ile tam temizlenemeyen havayı araç içinde solumak durumunda kalabilirler.
Aracınızın donanımında kabin hava filtresi olup olmadığını aracınızın el kitabından öğrenebilirsiniz. Temizlenmeyen filtreler araç içersinde kokuya yol açabileceği gibi oluşabilecek tıkanıklarla aracın ısıtma/soğutma sistemine zarar verebilir.

Reziztans Arızası

Kış aylarında sürücüler, arka camda oluşan buğu yüzünden sık sık görüş problemiyle karşılaşırlar. Buğuyu yok etmenin tek yolu rezistansı çalıştırmaktır. Ancak çeşitli nedenlerden dolayı kopan ince rezistans telleri, sürücülerin başını ağrıtır. Oysa bu tellerin tamiri, piyasada satılan gümüş sırlı boyalarla birkaç dakika içinde yapılabiliyor.
Buğu yaparHer ne kadar yaz aylarında varlığını unutacak bile olsanız, arka cam rezistansı arızalandığında tamiratını siz yapabilirsiniz. Çok ince ve hassas bir yapıya sahip olan rezistans telleri, ya otomobilin camı silinirken ya da otomobil stationwagon ise yükleme sırasında kopar. Isınarak arka camdaki buğuyu yok eden birbirine paralel bağlı bu ince ve hassas yapılı rezistans telleri koptuklarında kendilerini buğu yaparak belli eder. Sağlam olanlar ise görevlerini sürdürmeye devam eder.
Tamiri 5 dakikaÇoğu kullanıcı, kopan rezistans telini tamir ettirmeye üşenir. Basit bir tel için servise gitmek zahmetli bir iş gibi görünür. Ancak teller kopmaya devam edince arka cam tamamıyla buğu yapar ve asıl sorunlar da o zaman başlar. Servise gitmek için bütün tellerin kopmasını beklemek yanlış olur. Gümüş sırlı iletken boyalar sayesinde, otomobilinizin rezistansını 5 dakikada tamir edebilirsiniz. Üstelik tek başınıza.
Rezistans nasıl onarılır?
Tamir için ilk olarak, tellerden hangisinin kopuk olduğunu tespit etmek gerekir. Bunu anlamak için, rezistans çalıştırılır. Çalışan tellerin üzerindeki buğu çözülürken, kopuk tellerin olduğu bölgede buğu kalacaktır. Buğunun kaldığı bölgede telin üzerindeki kopuk kolaylıkla bulunabilir.
Gümüş sırlı iletken boyayı kopuk telin üzerine sürmeden önce yüzeyi temizlemek gerekir. Bunun için yüzeyi nemli bir bezle ve diğer tellere zarar vermemek için fazla bastırmadan silmelisiniz.
Temizlenen zemin kuruduktan sonra, gümüş sırlı iletken boyanın dışarı taşmaması için kutunun içinde bulunan ve ortasında rezistans telinin kalınlığı kadar boşluk olan özel karton, zemin üzerine konulur. Daha sonra, gümüş sırlı iletken boya o boşluğa sürülerek, kopuk iki telin ucu birleştirilir. Eğer kutunun içerisinden, özel delikli karton çıkmamışsa, kopuk kısmın her iki tarafı da bantlanarak boyanın dışarı taşması önlenebilir.
Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, gümüş sırlı boyaların kullanılmadan önce iyice çalkalanması gerektiği. Boya uygulandıktan sonra, kuruması için 5-6 saat beklemek yeterli. Bu süre zarfında rezistansın çalıştırılmaması gerekir. Ancak bu kadar beklemek istemiyorsanız, bir saç kurutma makinesini boyanın üzerine tutarak daha çabuk kurumasını sağlayabilirsiniz.
DikkatGümüş sırlı boya, sadece arka cam rezistansındaki kopuklukları giderebiliyor. Rezistansın ana bağlantı yerlerindeki hasarlarda ve ön camla yan dikiz aynalarındaki ısıtıcılı camlarda bulunan rezistans arızalarında kullanılma

Rot Balans Ayarı

Rot-balans ayarlarının 5 bin km’de bir yapılması yerinde olur.
Yüksek süratlerde direksiyonunuz sarsılıyor, düz zeminde otomobil sağa ya da sola gitme eğilimi gösteriyor, frene basıldığında bir tarafa doğru çekiyorsa güvenliğinizi daha fazla tehlikeye düşürmeden bir rot - balans servisine uğrayın.
Pek fazla önemsenmese de yol tutuş ve frenlemede hayati önem taşıyan rot ayarı ve lastik balansının her 5 bin km de bir kontrol edilmesi gerekiyor. Yollarımızın çukur ve tümseklerle dolu olması sadece amortisörlere zarar vermekle kalmayıp otomobilin yerle temasını sağlayan tekerleklerin balansını ve otomobilin istenilen doğrultuda gitmesini sağlayan ön takımın ayarlarını da bozuyor.
Otomobilin kullanım şartlarına göre farklı kilometrelerde bozulan rot ayarı ve tekerlek balansı ilk sinyalleri vermeye başladığı zaman hemen bir rot-balans servisine gitmek gerekir. Otomobil üreticileri tarafından belirlenen kesin bir bakım kilometresi olmamasına karşın uzmanlar bir problem hissedilmese bile yaklaşık 5 bin km’de bir bu bakımın yaptırılmasını öneriyorlar.
Rot ayarının, yani rot açılarının fabrika değerlerinde olmaması yol güvenliğini tehlikeye soktuğu gibi yakıt tüketiminin artmasına ve lastiklerin daha fazla aşınmasına da sebep olur. Rot ayarıyla birlikte lastik ve jantların da dengeli bir şekilde dönmesini sağlamak amacıyla balans ayarının yapılması gerekir. Zaten balans ayarı yapılmadan rot ayarının doğru yapılabilmesi mümkün değildir. Rot-balans ayarı olarak anılan bu işlemler sayesinde ayarsızlıklar nedeniyle artan yakıt tüketimi ve lastik aşınmasmın önüne geçilebildiği gibi rot kolu, rotil, amortisör gibi ön takım parçalarının uzun süre dayanması da sağlanır.
Rot-balans ayarlarının yaptırılacağı serviste bilgisayarlı sistemlerin olması çok önemlidir. Özellikle yeni model otomobillerde hassas olan ön takım ayarlarının fabrika ölçülerine getirilmesi için bilgisayarlı sistemler idealdir. Eski sistem ayar makinelerinde hata oranı ayarı yapan kişinin kişisel becerisiyle de değiştiğinden bu konuda da uzman kişilerin seçilmesi yerinde olacaktır.
Balans ayarı nasıl yapılır?Bilgisayarlı sistemlerin hata oranı çok düşük. Otomobilin yerle temasını sağlayan tekerlekler jant ve lastik olmak üzere iki farklı parçadan oluşur. Bu iki parçadan herhangi birinde olabilecek bir yapısal dengesizlik tekerleğin tam bir daire çizmesini engelleyeceği için direkt olarak konfor ve yol güvenliğini olumsuz etkiler.
Tekerlek yukarı-aşağı doğru dengesiz dönüyorsa, yani dönüş sırasında zıplama oluyorsa statik balans ayarı; sağa sola doğru engesiz bir dönüş varsa, tekerlek yalpalıyorsa dinamik balans ayarı yapılması gerekir.
Statik ve dinamik balansTekerleklerin balans ayarları iki aşamada gerçekleştirilir. Statik ve dinamik ayarları sabit balans makinesinde yapıldıktan sonra tekerlekler monte edilip bilye, kampana veya disklerle birlikte dönerken son balans işlemi yapılır.
Statik ve dinamik balans ayarları için tekerlekler sökülerek sabit balans makinesine bağlanır. Ancak balans ayarı işlemine başlanmadan önce jantlarda herhangi bir hasar olup olmadığı kontrol edilir ve lastik hava basınçları fabrikanın öngördüğü değerlere getirilir.
Eğer jantta bir eğrilik veya hasar varsa bunun düzeltilmesi ya da yeni bir jant alınması gerekir. Lastik hava basınçları farklı değerlerdeyken yapılan balans ayarı, lastik havaları fabrika ölçülerine getirildiğinde yine ayarsızlık meydana getirir. Bilgisayarlı sabit balans makinesine bağlanan tekerleğin hafif olan kısmı ve ne kadar kurşun ağırlık takılması gerektiği ekranda görülür. Gerekli ağırlık takıldıktan sonra tekrar döndürülen tekerleğin ağırlık dağılımı tam olarak dengelendikten sonra işlem tamamlanır.
Bu işlem dört tekerleğe de ayrı ayrı yapıldıktan sonra tekerlekler araca monte edilir. Son balans işlemi için kullanılan makinenin tekerleği döndüren kısmı belirli bir dönme devrine ulaştığında makine üzerindeki bir lamba belli aralıklarla yanıp sönmeye başlar. Lastikten yansıyan ışığın makine üzerindeki optik bir sensör tarafından okunmasıyla yine hafif olan bölge tespit edilip gerekli kurşun ağırlık takılarak balans ayan tamamlanır.
Rot ayarı nasıl yapılır?Rot ayarları aşınmış parçalar değiştikten sonra yapılmalı. Rot ayarının ilk aşamasında otomobilin hayati parçalarından olan ön takım elemanları kontrol edilir. Eğer ön takım elemanları içinde boşluk yapan, gevşeyen ya da ömrünü tamamlayan varsa öncelikle bu problemlerin giderilmesi ve sözkonusu parçaların yenilenmesi gerekir.
Rot ayarı tekerlek balans ayarından sonra yapılır. Oldukça kısa bir sürede hatasız olarak rot ayarı yapılabilen bilgisayarlı makinelerin aparatları ön tekerleklere doğru şekilde bağlanmalıdır. Aparatlar doğru takılmazsa rot ayarı doğru olmayacağı için bu konuya dikkat edilmesi gerekir. Bilgisayar ekranındaki değerler fabrika değerlerine gelinceye kadar kamber, kaster, toe açıları ayarlandığında rot ayarı tamamlanmış olur.
Balans ayarı bozukluğu nasıl anlaşılır?Özellikle yüksek süratlerde direksiyon simidinde bir titreme ya da vuruntu hissediliyorsa ön tekerleklerin balans ayarları bozulmuş demektir.
Aracın arka tarafında bir titreme veya vuruntu varsa bu arka tekerleklerin balans ayarının bozulduğunu gösterir.
Rot ayarlarının bozukluğu nasıl anlaşılır?
Düz yolda direksiyon bırakıldığında araç herhangi bir yöne doğru sapıyorsa,
Virajlarda ön tekerleklerden lastik sesi geliyorsa,
Arka tekerlekler ön tekerleklerin izini takip etmiyorsa,
Tekerlekler tam karşıyı gösterirken direksiyon simidi olması gerekenden farklı bir konumda duruyorsa rot ayarları bozuk demektir

Soğutma Sistemi

Güvenirlik ve verimlilik gereksinimleri uyarınca, bir yapı ya da aygıtın sıcaklığının belirli bir değeri geçmesini önlemekte kullanılan sistemdir. Soğutma sistemleri; otomobillerde, sanayi kuruluşlarındaki makina donanımlarında, nükleer reaktörlerde ve başka pek çok makina türünde kullanılır.
Otomobillerdeki Soğutma SistemleriOtomobillerde kullanılan soğutma sistemlerinin görevi, tüm motor hızlarında ve tüm sürüş şartlarında, motor sıcaklığını en verimli seviyelerde tutmaktır.
İçten yanmalı ve patlamalı motorların sağlıklı çalışması için ideal bir sıcaklık vardır. Soğuk havalarda bu sıcaklığa ulaşıncaya kadar tam verimle çalışamayan motorlar, bu sıcaklığı aşınca da performanslarını kaybederler. Motorun ısınmasının sebebi, yanma olayı ve hareketli parçaların birbirine sürtünmesi sırasında ortaya çıkan ısıdır. Silindir içindeki hava-yakıt karışımının yanması sırasında oluşan ısı (2000-2500 0C) motorun dökme demir ve alüminyumdan oluşan parçalarını eritecek kadar yüksektir.
Malzemelerin özelliklerini kaybetmemeleri ve erimemeleri için soğutulmaları gerekir. Oluşan sıcaklığın bir kısmı, silindir yüzeyleri, silindir kapağı ve pistonlar tarafından absorbe edilir. Ayrıca motor yağı da bu derecelerin çok altındaki sıcaklıklarda yanar ve yağlama özelliklerini kaybeder. Motorların soğutulmasında, yağlama yağının ve taşıtlardaki seyir rüzgarının soğutma etkisinden faydalanılır.
Sıvı Soğutmalı MotorlarBu motorlarda silindir duvarları erafında bulunan sıvı ceketlerindeki sıvının, devridaim pompası ile hareketi hızlandırılarak, silindir duvar ve kapağının soğuması sağlanır. Zorlanmış taşınım (konveksiyon) olarak da adlandırılan bu taşıma metodunda, silindir duvar ve kapağında ısınan sıvı, radyatör peteklerinde soğur ve yeniden sıvı ceketlerine gönderilir.
Hava Soğutmalı MotorlarHava ile soğutulan motor silindirlerinin dış yüzeylerinde ince metal kanatçıklar yapılarak ısı alışveriş yüzeyi artırılır. Motor krank milinden hareket alan büyük bir fan ile hızlı ve yönlendirilmiş hava akışı elde edilir ve motor yağı yardımıyla silindirlerin soğuması sağlanır.
Bir Otomobilde Bulunan Soğutma Sisteminin Elemanları
Radyatör alt haznesi
Alt hortum
Su pompası
Silindir bloğunda yer alan su ceketleri
Silindir kafasında yer alan su ceketleri
Termostat
Üst hortum
Radyatör
Isıtıcıya giden hortum
Aç/kapa düğmesi
Isıtıcı
Isıtıcıdan geri dönüş hortumu
Radyatör
Radyatör motorların soğutma devrelerinde dolaşan soğutma sıvısındaki ısısının dış ortama atılmasını sağlayan petekli elemandır. Motorun sıvı ceketlerinde ısınarak üst su deposuna gelen su, birleştirme borularından alt su deposuna geçer. Geçerken, ısısını önce borulara, borulardan ince kanatçıklara ve taşıtın seyir halinde bulunması sebebiyle radyatöre çarpan havaya iletir. Radyatördeki sıvı bu şekilde soğutulur.
Radyatör Tipleri
Borulu ve Düz Kanatçıklı RadyatörSoğutma sıvısının içinde aktığı çeşitli kesit alanları olan boruların üzerine geçirilen düz kanatçıklardan kurulu petekten oluşan radyatördür.
Borulu ve Kıvrılmış Kanatçıklı Radyatör“Z” şeklinde kıvrılmış kanatçıkların, yan yana konulan boruların arasında dizilmesi ile kurulan petekten oluşan radyatördür.
Hücreli RadyatörSoğutma sıvısı şerit metallerden yapılmış kanallardan geçen ve kanatçık malzemesi hücreli biçimde olan petekten oluşmuş radyatördür.
Lehim Malzemeli RadyatörSoğutma sıvısı haznesi kollektöre lehim veya kaynakla bağlantılı radyatördür.
Civatalı RadyatörSoğutma sıvısı haznesi kollektöre civata ile bağlanan radyatördür.
Bir Radyatörün Parçaları
Radyatör KapağıRadyatör doldurma boğazını kapatan ve radyatörün içinde basıncın belli bir değerden yukarı çıkmasını ve belirli bir vakum değerinden aşağı düşmesini önleyen elemandır.
Radyatör PeteğiBoru ve kanatçıklardan oluşan elemandır.
Radyatör Boşaltma MusluğuRadyatör soğutma sıvısının boşaltıldığı musluktur.
Radyatör Taşma BorusuGenleşen soğutma sıvısının ve buharın dışarıya atılmasını sağlayan borudur.
Su Doldurma BoğazıRadyatörün üst haznesine kaynak edilen ve radyatöre soğutma sıvısının doldurulmasına yarayan borudur. Ağzı, radyatör kapağı takılacak şekilde işlenmiş olan boru biçimindeki elemandır.
Radyatör Üst HaznesiRadyatör peteğinin üst kısmına monte edilen, taşma borusu, su doldurma boğazı ve soğutma sıvısı giriş borusunun bağlandığı elemandır.
Radyatör Alt HaznesiRadyatör peteğinin alt kısmına monte edilen boşaltma musluğu ve alt çıkış borusunun bağlandığı elemandır.
KollektörSoğutma sıvısını soğutucu elemanlara dağıtan elemandır.
DavlumbazRadyatör peteğine gelen hava akımının istenilen yönde akmasını sağlayan elemandır.
Radyatör Peteği ÇevresiPeteği dış etkilere karşı koruyan ve radyatörün taşıta bağlanmasında kullanılan elemandır.

Su Kaçakları

Silindir kapağında
Kapak saplamaları gevşektir.
Saplamaların paslı, kirli olması, kapağın sıkılmasına mani olmaktadır.
Kapak yüzünün düzgün olmaması, contanın iyi sıkılmamasına sebep olmaktadır.
Motorda suyun donması yahut aşırı ısınması kapağı çatlatmıştır.
Üstten supaplı motorlarda muhtemelen egzoz supabı yuvası çatlamış, su silindire ve kartere sızmaktadır.
Silindir gövdesinde su kaçağı
Silindir blokunda saplama yüzleri kapağın sıkılmasına mani olacak şekilde arızalı veya kirlidir.
Blok yüzü contanın düzgün sıkışmasına mani olacak şekilde eğilmiştir.
Motorda suyun donmasından ve aşırı ısınmasından silindir bloku çatlamıştır.
L tipi motorlarda egzoz supap yuvası çatlamış olduğundan silindire ve kartere su sızmaktadır.
Silindir kapak cıvatası çok uzun olduğundun silindir bloku çatlamıştır.
Silindir su gömleği üzerindeki genleşme veya boru tapaları sızdırmaktadır.
Silindir kapak contasındasın kaçağı
Conta kirlenmiş, yıpranmış yahut kırılmıştır.
Silindir kapak cıvatalarının gevşek olması sebebiyle kapak contası gevşektir.
Kapakla silindir bloku arasında contasının sıkılmasına mani bir sebep vardır.
Su devridaim pompasında su kaçağı
Pompa gevşektir.
Kapak contası bozuktur.
Pompanın hortumlara olan irtibatı iyi değildir.
Pompa gövdesi eğilmiş, bağlantı üzeri kirlenmiştir,
Conta yıpranmıştır.
Pompa keçesi yanlış takılmıştır.
Pompa mili eğilmiştir.
Pompanın yatak burçları yahut milin yatak yerleri aşınmıştır.
Radyatörde su kaçağı
Donma yahut paslanma radyatörün kaçırmasına sebep olmuştur.
Radyatör araca gerektiği şekilde bağlanmadığı için delinmiştir.
Vantilatör radyatöre vurmaktadır.
Boşaltma tapası veya musluk kaçırıyor.
Radyatör üst bölmesindeki yön verme plakası çok eğilmiş olduğundan suyu taşırma borusundan dışarı akıtmaktadır.
Hortumlarda su kaçağı
Hortum kelepçeleri gevşektir.
Hortumlar yerlerine iyi geçirilmemiştir.
Hortum boydan boya çürümüştür.

Otomobilin Tarihi

Otomobilin Tarihi
Otomobil, Auto: Yunancadaki anlamıyla kendiliğinden , mobile: Latincedeki anlamıyla hareketli demektir. Otomobil kavramının ilk ortaya çıktığı zamanı göz önüne alırsak at kullanılmadan, itmeden veya çekmeden kendiliğinden hareket edebilen öz itmeli taşıt anlamına gelmektedir.Otomobillerin teknolojik gelişim kronolojisi1680— Çalışabilen ancak kullanışlı olmayan ilk içten yanmalı motor 1680 yılında Hollandalı Christiaan Huygens ’in yaptığı barutun yanması ile çalışan pistonlu makine oldu. Kapalı bir silindir içinde patlayan barut kayabilen bir pistona etki ederek piston’un hareket etmesini sağlamaktaydı. 1698— İngiliz Thomas JAVERY ilk buharlı makinayı yaptı 1769— İngiliz James Watt uzun süreli çalışan buharlı makinayı yaptı 1769— Kendi kendine hareket hareket eden ilk araç İsveçli mühendis ve topçu yüzbaşı 1769 FardierNicolas Joseph Cugnot ( 1725-1804 ) tarafından yapılmıştır. Fransız ordusu için 1765 yılında başladığı çalışmalarını 1769 yılında tamamlayarak buhar türbinini geliştirmiş ve 3 tekerlekli bir arabanın önüne kazanı ile birlikte bir buhar makinesi monte ederek ilk motorlu taşıt olarak kabul edilen ateşli askeri traktörü Fardier’i üretmiştir.Bu makine iki silindirden oluşuyordu . Makinanın krankından alınan dönme hareketi bir bisiklet zinciri ile öndeki tekerleği harekete geçiriyordu. Direksiyon tertibatıda aynı tekerleği kumanda ediyordu.Saatte 4-5 km hızla 15 dak. hareket edebiliyordu. İlk buharlı yol aracı Fardier at arabaları ve kağnıların arasında kendini gösterirken denemeler sırasında duvara çarparak, motorlu araçlar tarihindeki ilk trafik kazasına da imzasını atmıştı. Cugnot’un yaptığı otomobil halen Paris sanayi müzesinde saklanmaktadır. 1785— Richard Threvithick dişli transmisyon kullanarak arabasını 150 km yol yaptırmıştır. 1787— Oliver Evans Amerikada yolcu taşıyan araç yapmıştır. 1794—İngiliz mühendis Mr. Robert Street , terementin ve hava karışımını bir alevle ateşleyerek çalışabilecek bir motor projesi yaptı. Motor tersine çevrilmiş bir silindir ve hareketli bir pistondan meydana gelmişti.Silindirin alt tarafı veya silindir kafası bir ocakla ısıtılırken üst kısımları suyla soğutulmaktaydı. Bu ilk makinede birkaç damla terebantin esansı yakacak olarak kullanılmakta ve yanmayı temin edecek havayı silindire çekebilmek için piston bir levye vasıtasıyla hareket ettirilerek yukarı kaldırılmaktaydı. Ayrıca piston, silindir kafasına açılmış bir aralığa temas ettirilen harici bir alevin karışımı yakması veya meydana gelen patlama ile de yukarıya hareket edebilmekteydi. Silindirlerin su ceketiyle soğutulması, meydana gelen gayet düşük basınç dolayısıyla pistonun aşağıya dönüşünü temin içindi.Motorun çalışabilmesi için içine hava pompalanması gerekiyordu .Bu buluş bazı sakıncaları nedeniyle uygulama alanı bulamadı ama sonradan bu alanda çalışacaklara ön fikir verdi.. 1796—Murdock katı yakıtlardan hava gazı elde etmeyi başarmıştır. Hava gazı özellikle maden kömüründen özel yöntemlerle elde edilir içten yanmalı motorlarda yakıt olarak kullanılan hava gazı bu motorların gelişmesinde önemli rol oynamıştır 1801—İngiltere’de Richard Threvithick yolcu taşıyan araç yapmıştır. 1824— Sonradan içten yanmalı makinelerin, özellikle diesel motorlarının temel ilkeleri, genç bir Fransız mühendisi Sadi Carnot tarafından ortaya atıldı: a -- Yakıtın sıkıştırılmış hava içinde kendiliğinden yanışı . 15/1 oranında sıkıştırılan havanın 300 ºCye kadar ısındığı ve bu durumdaki havanın kuru odun parçalarını yaktığı. b -- Yanmadan önce havanın sıkıştırılması .Carnot, yanmanın atmosferik basınç yerine yüksek basınçta olmasını ve yakıtın sıkıştırma sonunda ilave edilmesini düşündü ve böylece kolaylıkla enjektörü keşfetmiş oldu. c -- Makine silindirlerinin soğutulması . Carnot, devamlı bir işletme için silindir duvarlarının soğutulmasının gerekli olduğunu buldu.Profesör R. Diesel buna inanmadı, fakat çetin çalışmalar neticesinde bu konuda Carnot ile aynı fikre sahip oldu. d --Egzost gazlarının ısısından yararlanma. Yüz seneden daha fazla bir zaman geçtikten sonra, Carnot un bu buluşundan egzost gazlarını bir kazanın boruları arasından geçirmek suretiyle yararlanma yoluna gidilmiştir. Halen gemilerde ve endüstride bu ilkeden yararlanılarak egzost gazlarının artık ısısından faydalanılmaktadır.Özellikle diesel motorlarıyla donatılmış gemilerdeki yardımcı kazanlar hem akaryakıt ve hem de egzost gazlarıyla çalışacak şekilde yapılmaktadır. 1830—15 – 20 km hızla giden buharla çalışan 14 yolcu taşıyabilen yolcu otobüsleri imal edildi. 1860—İngiliz Parlementosu bütün arabaların iki sürücüsü ve önünde gündüz kırmızı bayrak gece kırmızı fener bulunmasını şart koşan kanun çıkardı. Bu kanun motor gelişim hızını biraz durdurmuştu. 1896 yılında bu yasa kaldırıldı. 1860—İlk petrol kuyularının kazıldığı yıllarda hava gazı ile çalışan ticari bakımdan elverişli ilk motor Belçikalı mühendis Jean Joseph Etienne Lenoir ( 1822-1901 ) tarafından yapılmıştır. Bu motorda hava - yakıt ( hava gazı ) karışımı piston tarafından silindirin içine çekilmekte ve bu karışım bir elektrik sparkı yardımıyla ateşlenmekte ve piston strokunun sonuna itilmektedir. Egzost gazları ise dönüş strokunda dışarıya atılmaktadır. Lenoir in makinesi gayet güzel çalışmakla beraber en önemli sakınca yanmanın atmosferik basınçta oluşu sebebiyle termik verimin yaklaşık olarak %4 civarında bulunuşuydu. Yani hava gazı sıkıştırılmadan ateşlendiğinden motorun devri ve gücü ( sadece 1,5 HP ) istenilen seviyeye ulaşamadığından başarılı sonuç tam olarak elde edilememiştir. 1862—Fransız mühendisi Alphonse Eugene Beau de Rochas ( 1818-1893 ) 4 zamanlı çevrimin esaslarını ortaya koydu. Böylece 1. zamanda emilen yakıt hava karışımının ateşlenmesinden önce sıkıştırılması gerektiği prensibide Rochas tarafından bulunmuş oldu. İçten yanmalı makinelerin verimini yükseltebilmek bakımından aşağıdaki fikirler Beau De Rochas tarafından ileri sürüldü : a) mümkün olan en büyük silindir hacmi ile en az soğutma yüzeyi, b)genişlemenin mümkün olan çabuklukta yapılması, c) genişleme başlangıcında mümkün olan azami basınç . 1867—Alman mühendis Nicholaus August Otto ve Eugen Langen ( 1833-1895 ), Rochas’ın bulduğu prensipleri pratiğe çevirerek dört zamanlı çevrime sahip motoru yapmışlardır. 1875—Viyanalı Siegfried Marcus ( 1831-1898 ) geliştirdiği motorla viyana sokaklarında 12 km hızla gezerken halkın panik yaşamasına sebep olmuş birkaç kaza yapmıştır. 17 suçtan mahkemeye verilen Marcus keşif yapmayı bıraktı. 1876—Nikolaus August Otto ( 1832- 1891 ), uzun yıllardan beri sürdürülen "Güç Kaynağı" arayışına son vererek ilk dört zamanlı gaz motorunu üretti.Otto’nun yaptığı 4 Zamanlı motorda ateşleme alevle yapıldığı için motor devri ancak dakikada 150-200 devire çıkabiliyordu. Kontrollü bir ateşlemesi olmayan bu motor geniş bir uygulama alanı bulamadı. Otto’nun çalışma arkadaşlarından Gottlieb Daimler ( 1834-1900 ) , Ottodan ayrılarak kurduğu atölyede sıcak boru ateşlemesi denilen bir sistemi geliştirdi. Boru sıcaklığı ayar edilerek , motor devrini ve çalışmasını kısmen kontrol altına aldı. Böylece motor devrini 800-1000 d/d’ya çıkarmayı başardı. Bu içten yanmalı motorların otomobillerde kullanılabileceğini ortaya koydu. Fakat motorlarda hala yakıt olarak hava gazı kullanılıyordu. Bundan sonraki çalışmalar havagazının yerine benzinin kullanılmasını sağlamak için ; benzini pülverize ederek hava ile karıştırılması üzerinde yoğunlaştırıldı. Bu amaçla Daimler Almanya’da , Forest Fransa’da çalışmalar yaptılar. Forest , filit tulumbası esasına göre çalışan ilk karbüratörü yaptıysa da başarılı olamadı.Daimler ise , havayı sıvı yakıt içerisine iterek yakıtı zerrelerine ayırıp bu zerreleri de ateşlemeden önce sıcak boru temas ettirerek buhar haline getirmeye çalıştı . Sonunda Daimler bu iki prensibi birleştirerek arkadaşı Wilhelm Maybach ile birlikte bugünkü modern karbüratörlerin esasını teşkil eden ilk şamandıralı karbüratörü yaptı. 1885 yılında Reitwagen adında bir motorlu bisiklet de üretti .Bu çalışmalar devam ederken Alman mühendisi Carl Benz (1844-1929) Daimlerin motoruna kendi bulduğu ilk elektrikli ateşleme sistemini de ekleyerek ticari yönden daha elverişli içten yanmalı motoru üretti. 1877-Otto yaptığı motorun patentini Amerikadan aldı. 1878—İngiliz mühendisi Dugal Clerk iki zaman esasına göre çalışan ilk motoru bulmuştur.Bu motorda dört zamanlı motordaki emme ve egzoz supapları yerine, silindirin yan tarafında bulunan emme ve egzoz pencereleri bulunmaktadır. 1880—Amerika’da George Brayton benzin yakıtlı motor yaptı. 1886—Alman Karl BENZ 14,5 Km hız yapabilen satış amaçlı ilk arabayı üretti. At kullanılmadan kendiliğinden hareket edebilen anlamındaki auto+mobile kavramının ortaya atılmasından sonra ilk otomobilin doğumu, bugün Otto motoru olarak bilinen bu motorun geliştirilmesinden tam 10 yıl sonra gerçekleştirildi. Karl Benz 3 tekerlekli otomobili yaparak fabrika etrafında deneme turları atmıştır. Bu esnada karısı ve işçileri heyacan içinde bağıra çağıra peşinden koştukları bilinir. Ancak araç dört turdan sonra bozulmuştur. 9 Ocak 1886 tarihinde Mannheim'li fabrikatör Karl Benz, Berlin'deki imparatorluk Patent Bürosu'na baş vurarak "Gaz motoruyla hareket eden araç" için patent hakkını aldı.Aynı yıl "Kendi kendine hareket eden otomobil" rüyasıyla uğraşan bir başka kişi, Gottlieb Daimler , Stuttgart yakınlanndaki Cannstatt kasabasında önemli bir başanya imzasını attı: Gottlieb Daimler ilk motorlu otomobilini denedi.Birbirine çok yakın mekanlarda, ancak birbirlerinden habersiz olarak otomobillerini geliştiren Daimler ve Benz buluşlanyla yeni bir çağın açılmasına, dünyanın tam anlamıyla harekete geçmesine neden oldular. 1890— Herbert Akroyd Stuart Bir kaza sonucunda kızgın bir yere değen gaz yağının hava ile karışarak yandığını gördü. Bu olaydan etkilenerek yaptığı deneylerle motorunu geliştirdi ve patentini aldı. Motorunda yakıt emilen ve hafifçe sıkıştırılan hava içerisine bir memeden gönderilerek patlayıcı ve yanıcı bir karışım oluşturulmaktaydı. Bu karışımın yanabilmesi için cidarları yüksek derecede ısıtılan ve buharlaştırıcı adı verilen bir ön yanma odası vardır. Ana yanma odasına bir kanalla birleştirilen bu oda ilk hareket için dışarıdan alevle ısıtılmaktadır. Bu motorda havanın ısısının sıkıştırma oranıyla arttığı düşünülmediğinden verim düşük olmuştur. 1890—Bir Alman mühendis olan Capıtaine , Akroyd’un motoruna benzeyen bir motorun patentini aldı. Bu motorlar yarım dizel ( kızgın kafalı ) motorların esasını oluşturdu. 1890—İlk otomobillerin çoğu , dişlileri olmadığı için yokuş çıkamıyor , 1893 Benz Victoriaönce durup sonra geriye doğru inmeye başlıyordu .1893’da yapılan Benz Victoria marka arabada bir deri kayışı küçük bir kasnağa bindiren bir kol kullanılmıştı . Bu düzenek tekerleklerin daha yavaş dönmesini ve yüksek manivela gücünün arabayı yokuş yukarı tırmandırmasını sağlıyordu. Zincir çekişli Velo tipi araçtada bu şekilde üç ileri bir geri kasnağı vardı.Çekişin kolaylıkla arka tekerleklere iletilmesi için motor her zaman arkaya yada sürücünün altına konuyordu. 1892-1897— Münih yüksek teknik okulu mühendislerinden Rudolf Diesel (18 Mart 1858-29 Eylül 1913_Pariste doğdu babası deri tüccarıydı Münih Sanat Okulundan mezun oldu, tam bir rönesans adamıydı. Sanat, dilbilimi ve sosyal teorilerde bilgi sahibiydi.) Buhar motorlarına uyguladığı bir takım mekanik değişiklikler sonrası performansdan %10 kazanç sağladı. Bir gün Diesel bazı şeylerin normal olmadığını düşündü: Kav parçalarını ufak bir cam tüpe koydu. Bir piston yardımı ile, Havayı tüpe sıkıştırdı ve kavın yanmasını sağladı. Bu deney sonucu alınan başarılı sonuç O'nu daha da hareketlendirmişti. 1885'de Paris'de bir laboratuvar açtı, 1892 yılında “içten yanmalı kuvvet makinalarının çalışma şekli ve imalatı” hakkındaki 67207 sayılı patenti aldı. Bu makinede havanın sıkıştırılmasından sonra yakıt üst ölü noktada tedrici bir şekilde püskürtülmeye başlanır ve bir basınç yükselmesi olmaksızın yanma başlar. Yakıtın püskürtülmesi sona erince gaz kütlesinin genişlemesi başlar. Dr Diesel önce Almanya da akaryakıt bulunmaması sebebiyle makinesini kömür tozu yakacak şekilde geliştirme teşebbüsünde bulundu. Fakat kendi olanakları kısıtlı olduğundan Krupp ve Maschinenfabrik Augsburger Nuerenberg ( MAN ) müesseselerini ikna ederek 1893 ağustosunda ilk modelin tecrübesini yapar. 3 metrelik demir silindirli, pistonlu bir düzenteker oluşturdu. Buhar motoru yavaş yavaş yerini termodinamik motora bırakmaya başlıyordu Silindirlerin soğutulmaması ve havanın 100 Kg / cm2 ye kadar sıkıştırılmak istenmesi Diesel in bu ilk makinesinin başarısızlığına sebep oldu. 1897 Yılında yapılan üçüncü makine Dr. Diesel in tam bir başarısı ile sonuçlandı. Bu üçüncü makine dört stroklu, sıkıştırma sonu basıncı 30 - 40 Kg /cm2 olan, su ile soğutmalı ve yakıtı yüksek basınçlı hava ( 70 atmosfer ) ile püskürtülen bir makineydi Teoride %75.6 fazla verim alıyordu. Elbette bu teori sağlanamadı. Bu motordaki teknik verim % 24 ‘ e kadar yükselmişti. Bu güne kadar bu motorlar üzerinde birçok değişiklik yapılmasına karşın Rudolf Dizel’in koyduğu esaslar değişmediğinden Bu motorlara dizel motorları adı verilmiştir. 1893—Amerikanın ilk başarılı otomobili “duryea” , J.Franck ve Charles Edgar Duryea Tarafından yapılmıştır. Bir rivayete göre ilk karbüratörü Charles Duryea’nın karısının lavanta püskürtme şişesinden ilham alarak yaptığı söylenir. Halbuki Mayback karbüratörü bu tarihten çok daha önce bulmuştu. 1894—Dünya'daki ilk resmi otomobil yarışı, 22 Temmuz 1894'te düzenlenmiş ve Paris-Roven arasında 50 km'lik bir mesafeyi kapsayan bu yarışta 19 otomobil mücadele etmişti. Yarışı Le Petit Journal Gazetesi organize etmiş ve sporcular saatte 18 km/h gibi baş döndürücü bir sürat ortalamasıyla yarışmışlardı. İlerleyen yıllarda otomobil sporlarında farklı branşlar gelişmiş ve ilk pist yarışı 1898'de Periqueeux'te düzenlenmiştir. 1898— Fransa Otomobil Kulübü (AFC) Paris'teki Les Tuiliers'in güneşli bahçelerinde ilk otomobil fuarını organize etmiştir. Fuara 269 firma katılmıştır. İlgi çok büyük olmuş 140 bin meraklı ziyaret etmiştir. ACF fuara her firmanın katılmasına izin vermemiştir. Katılmak isteyen otomobilin Paris'ten Versailles'a kadar gidip geri dönebilmesi gerekiyordu.Paris'teki 15 Haziran 1898'de ‘‘Exposition Internationale d'Automobiles’’ adı altında Les Tuileries'in güneşli bahçelerinde başlayan Paris Otomobil Fuarı 1913 yılında, Birinci Dünya Savaşı'nın arifesinde, başlangıç tarihi sonbahara kaydırıldı. Paris'te en güzel mevsimin sonbahar olduğu konusunda fikir birliği sağlayan organizatörler, ekim ayında karar kıldılar. 656 firmanın katıldığı fuar otomobil sektörünün büyümesinin de habercisiydi. Yılda 5 ila 20 otomobil üreten ‘‘dev’’ firmalar Renault, Peugeot, Darracq ve Berliet fuardan çok memnun kaldılar... 2.Dünya Savaşı Fransız otomotiv dünyasına darbe indirdi. Fuar, 1939 yılından 1946'ya kadar düzenlenemedi. Fakat 1946'da düzenlenen fuar, sektörün ölmediğinin, tam aksine patlamaya hazır bir bomba olduğunun habercisiydi. 1950 ise otomobil dünyasının geleceğinin parlak olduğunu gösteriyordu. 1902—İstenildiğinde benzinli istenildiğinde elektrik motoruyla ilerleyebilen ilk aracı 27 yaşındayken Ferdinand Porsche yapmıştır. 1902 yılında “Mixte-Wagen” adını verdiği aracı tanıtmıştır. Viyanalı bir fayton üreticisi olan Ludwig Lohner ile birlikte çalışan Porsche 4 silindirli bir Daimler motoruna aküler , bir jeneratör ve elektrik motorları ekledi. Bu haliyle Mixte benzinli motor stop edildiğinde bile akülerin çalıştırdığı elektrikli motorla ilerlemeye devam edilebiliyordu. İlk hibrid otomobil Mixte-Wagen1902—MAN fabrikalarında Alman deniz kuvvetlerindeki gemilerde kullanılmak üzere dizel motorları yapılıyor 1903—Fransız Gustave LİEBAU ilk emniyet kemerini tasarladı ve patentini aldı 1904—Kısa adı FIA olan Uluslararası Otomobil Federasyonu'nun 1904 yılında kurulmasıyla otomobil sporlarının gelişimi daha da hızlanarak devam etmiştir. Merkezi Paris'te bulunan FIA, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 90'ın üzerinde ülkenin 100'den fazla otomobil kulübü ve birliklerini bünyesinde toplamakta ve 50 milyonun üzerinde sürücüyü temsil etmektedir. 1905—İsveçli mühendis Alfred Büchi egzoz gazlarından yararlanarak çalışan bir türbin vasıtasıyla dört silindirli bir motora aşırı hava yüklemeyi başardı. 1905—İlk 4WS ve 4WD sistemi Latil marka traktöre uygulandı İlk 4WS ve 4WD sistemi Latil marka traktöre uygulandı1905—İlk tampon takılan araç İngilterenin Kilburn kentindeki Simms Manufacturing Co. tesislerinde üretilen 20 HP gücündeki Simms-Welback marka araçtır. Aynı yıl tamponun patentinin F.R.Simms tarafından alınmasına karşın aslında bu fikir yeni değildi 1897 yılında Moravya’daki İmperial Nesseldorf vagon fabrikasında yapılan çek malı Prasident marka otomobilin önüne tampon konmuş ancak Viyana yakınlarında yapılan denemelerde ilk 10 milden sonra tampon düştüğü için bir daha takılmamıştır 1908—ABD li Henry Ford T modeli adındaki ilk seri üretim otomobili yaptı. İlk üretim bandı fikrinin de babası olan Ford 1913 de günde 1000 araba üretebiliyordu 1912—İki zamanlı ve 12000 BG’de ilk yüksek güçlü dizel motoru yapılıyor 1918—İngiltere’de “ Royal aırcraft establıshment “ fabrikaları mekanik püskürtmeli dizel yakıt sistemini geliştirdi. Böylece yüksek devirli dizel motorları oluşturularak hafif taşıtlarda kullanılmasına zemin hazırlandı. 1919—Avrupanın ilk seri üretim otomobili Type A Citroen tarafından piyasaya verildi. Citroen aynı yıl dünyada ilk organize satış sonrası hizmetleri yapılandırdı. 1920—Voisin firması hidrolik olarak çalışan ABS'nin atası üzerine çalışmalar yaptı." Frenlemenin tekerlekleri kitlemesini önleyici donanımı " tanımıylada Almanyada 671925 nosuyla ilk patentini aldı 1923—Dünya'da otomobil yarışları düzenlenmeye başlandığı dönemde Osmanlı Devleti "Sanayi devrimini" kaçırdığı için, Anadolu'da sadece "at arabası" yapılabiliyordu. Bu nedenle ülkemizde otomobil sporunun başlangıcı Batı Avrupa'dan çok sonra oldu. Türkiye'de otomobilcilik, 1923 yılında o günkü ismi Türk Seyyahin Cemiyeti olan Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu (TTOK)'nun kurulmasıyla resmi kimliğine kavuşmuştur. TTOK'nın kurulmasından 4 yıl sonra ülkemizdeki ilk otomobil yarışı TOŞD tarafından, İstanbul Veliefendi çayırında yapılmış ve 30 otomobilin katıldığı bu yarışı Suphi Bey kazanmıştır. 1931 yılında İstinye-Maslak yolunda yapılan tırmanma yarışına Mustafa Kemal ATATÜRK'ün gelip sporcuları kutladığı ve Türk gençliğinin yüksek teknoloji isteyen bu spora eğilmesini istediği bilinmektedir. Daha sonra İstanbul Hipodromunda yarışlar düzenlenmiş ve at yarışlarında olduğu gibi müşterek bahisler yapılmıştır. İlk Türk bayan otomobil yarışçısı olan Samiye Morkaya, o dönemlerde yapılan bu pist yarışlardan bazılarını kazanmıştır.Türkiye'de Avrupa Ralli sistemine uygun olarak düzenlenen ilk yarış da 1954 yılında 4 etap üzerinden koşulan İstanbul-Ankara Rallisi, FIA kurallarına uygun olarak yapılan ilk ralli ise 1968 Trakya Rallisi'dir. Daha sonraki dönemlerde Ege Rallisi, Türk-Yunan Rallisi, Hitit Rallisi, Kocaeli Rallisi ile Uludağ, İzmit-Keltepe ve Ankara-Kızılcahamam Tırmanma Yarışları düzenlenmiştir. 1970 yılında Türkiye Otomobil Kulübü (TOK) Oran Sitesi inşaatı sokaklarında Türkiye'deki ilk pist yarışını organize etmiş, ancak güvenlik nedeniyle Ankara Emniyet Müdürlüğü izin vermeyince otomobiller tek tek zamana karşı mücadele etmiştir. Türk Otomobil Sporlarının dönüm noktası sayılan Günaydın Rallisi ise ilk olarak 1972 yılında düzenlenmiştir. Rahmetli Ali Sipahi'nin girişimleriyle Günaydın Gazetesi tarafından organize edilen yarışlar, gazetenin birinci sayfasından duyurulmuş ve halktan da çok büyük bir ilgi görmüştür. İlk yıllarda sadece yerli üretim otomobillerin katıldığı bu rallilerde o dönem ülkemizde üretim yapan Tofaş, Renault ve Anadol fabrikalarının takımları arasında kıyasıya çekişmeler yaşanmıştır. Taksi şoförlerinden oto boyacılarına ve üniversite profesörlerine kadar çok değişik sosyal seviyedeki insanlar büyük zevk ve sportmenlik içinde yarışmıştır. Hatta 1977 yılında Zonguldaklı bir taksi şoförünün damalı taksi otomobiliyle Türkiye Rallisi'ne katılarak çok iyi zamanlar kaydettiği bilinmektedir. 1979 yılından itibaren "Uluslararası" bir kimliğe kavuşan, önce Balkan Şampiyonası ardından da Avrupa Ralli Şampiyonası'na dahil edilen bu organizasyon halen düzenlenmektedir... 1924—Citroen dünyanın ilk çelik karasörlü otomobili B10’üretti 1924—MAN 'ın ürettiği bir kamyon direk enjeksiyonlu dizel bir motoru kullanan ilk vasıta oluyordu 1934—Citroen seri olarak önden çekişli araç üretmeye başladı 1938—Citroen Hidropnömatik süspansiyon sistemini icat etti 1938—İsviçreli kamyon üreticisi Saurer ilk turbo motorlu kamyonu üretti 1938— Klima'yı standart olarak kullanıma sunan ilk marka Studebaker Commander'dir 1938—GM tasarımcısı Harley Earl ilk elektrikli cam sistemini Buick y'ye monte etti. 1950— Formula 1 'in Tarihçesi Ne Kadar Eskidir?1894 ile (tarihte ilk kez Paris ile Rouen arasında motorlu yarışın yapıldığı tarih) 1900 yılları arasındaki dönemde "formula" yoktu. O zamanki araçların yarışları basitti. Araçlar arasında itiş gücü (benzinli veya buharlı) ve koltuk adedi ile ayırım yapılıyordu. O zaman, otomobillerde daima iki koltuk vardı ve 1920 lerin sonuna kadar tek koltuklu otomobiller kullanılmadı. Arka dikiz aynasının icadı bu gelişmelere önemli bir katkıda bulundu çünkü teknisyenlerden birisinin görevi kendisini geçmeye kalkan birisi hakkında pilotu uyarmaktı.1907 ile 1939 arasında hemen hemen mümkün olan her türlü formül uygulandı. Asgari ağırlık, azami ağırlık, tüketim ve silindir kutru konularında sınırlamalar getirildi ancak 1939 dan sonra en sık görülen kural motorların silindir kapasitelerinin sınırlanması idi. Bu sınırlama ilk kez 1914 yılında uygulandı. 1904 yılında FIA tarafından tanımlanan ilk "Formula" nın devreye girmesini takiben (ki azami ağırlık sınırlandı) daha küçük otomobiller için kategoriler oluşturuldu ancak İkinci Dünya Savaşı sonrasına kadar "Formula 1" ismi kullanılmadı. FIA Formula 1 Dünya Şampiyonası 1950 de ortaya çıktı ve FIA Formula 1 Dünya Şampiyonası olarak kabul edilen ilk Formula 1 yarışı 13 Mayıs 1950 de Silverstone'da yapılan İngiltere Grand Prix'idir. 1954 – Döner Pistonlu Motor ( Rotary-Wankel motoru ):1954 senesinde Felix Wankel tarafından geliştirilmiş bir motor türüdür. Bu motorda silindir geometrik elips biçimi şeklindedir. Bu motorun çalışma prensibi kısaca, yakıt odasına sahip blok içinde üçgen şeklinde bir döner pistonun dönerek, silindir içinde değişik yakıt hacimleri ve sıkıştırma oranları meydana getirmesidir. 1957—İlk hız sabitleyicisi ( cruis control ) Imperial marka araçta kullanıldı. 1958—İsveç'teki Volvo Fabrikasında mühendis olan Nils Bohlin Üç noktalı emniyet kemeri olarak bilinen sistemin patentini aldı. 1962—İlk seri üretim turbo motorlu otomobil Chevrolet Corvair Monza tanıtıldı. Daha sonra bu modeli Oldsmobile F85 Jetfire takip etti 1963- Wankel motoru ilk kez NSU Spider marka araçta kullanıldı 1967—İngiliz otomobil firması Jensen İlk ABS'yi otomobillerine uyguladı 1973—Avrupa’da seri olarak turbo motorla üretilen ilk otomobil BMW 2002 oldu. 1978—Modern ilk ABS sistemi BMW 7 serisi ve Mercedes S serisinde uygulandı 1984—Turbo üreticisi Garrett intercooler adını verdiği bir turbo soğutucusu geliştirdi. Bu sayede türbine giren hava soğutularak turbonun performansı artırıldı 1986—Çift turbo takılan ilk araç Porsche 959 oldu 1987—Bosch ilk üretici olarak ABS sisteminin daha gelişmişi olan ASR sistemini piyasaya sürmüştür 1993—Fiat Croma TdiD değişken geometrili turboyla donatılan ilk otomobil oldu. Sistem düşük motor devirlerinde turbonun verimini önemli oranda artırıyordu. 1995—Bosch 1995 yılında FDR sistemini aktif sürüş emniyetini sağlamak üzere üretime almıştır. Özellikle virajlarda ve ani yol değişikliklerinde FDR sistemi, yıldırım hızı ile motor, şanzıman ve frene müdahale ederek aracın savrulmasını önler. 2004—Çift turbo takılan ilk seri üretim dizel motorlu otomobil BMW 535d oldu 2005—Mercedes üç turbolu v6 dizel motorla donatılmış konsepti Vision SLK 320 Cdi’yi Cenevre otomobil fuarında tanıttı. Otomobillerin gelişmesine katkıda bulunan kişiler Nicolas Joseph Cugnot ( 1725-1804 ) İlk motorlu taşıt Fardier’i yapan İsveçli mucit Eugene Beau de Rochas ( 1818-1893 ) 4 zamanlı çevrimin esaslarını ortaya koyan Fransız mühendis Jean Joseph Etienne Lenoir ( 1822-1901 ) Ticari ilk motoru yapan Belçikalı mucit Eugen Langen ( 1833-1895 ) Rochas’ın bulduğu prensipleri kullanarak ilk dört zamanlı motoru yapan Alman mucit Gottlieb Daimler (1834-1900) Motor endüstrisinin öncüsü ilk Mercedes otomobillerinin üreticisi Karl Friedric Benz (1844-1929) İlk motorlu aracın patent sahibi Henry Ford (1863-1947) Ford motor Company kurucusu Ransom Eli Olds (1864-1950) Olds Motor Vehicle Company (Olds Motorlu Araçlar Şirketi)nin kurucusu Rudolf Diesel (1873-1913) Dizel motorunun mucidi Ferdinand Porsche (1875-1951) Porsche firmasının kurucusu Volkswagen kaplumbağanın tasarımcısı Louis Renault (1877-1944) Renault firmasının kurucusu Andre Citroen (1878-1935) Citroen firmasının kurucusu Ettore Bugatti (1881-1947) Bugatti firmasınınkurucusu Enzo Ferrari (1898-1988) Ferrari firmasının kurucusu Otomobil markaları Buhar gücüyle çalışan otomobiller çok daha önceleri ortaya çıkmışsa da, otomotiv sanayisinin gerçek kuruluşu; 1860’larda ve 1870’lerde başta Fransa ve Almanya olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerinde kısa bir süre sonra da ABD’de benzin motorunun geliştirilerek yaygınlaşmasıyla başladı.ABD’deki ilk otomobil yapımcıları ise Ramson Eli Olds ile Alexander ve James Packard’dır. 1898’de ABD’de otomobil üreten şirket sayısı 50 iken, 1908’de bu sayı 241’e yükseldi. Her markanın öbüründen ayırdedilmesini sağlayan amblemi yada etiketi vardı. Bir tür övünme aracı olan amblemler değerli metalden elde mine boyalı yapılmaktaydılar. Ancak seri üretim otomobilleri ucuzlatınca küçük şirketler devler tarafından yutuldular yada piyasa dışına itildiler.Otomobil Avrupanın icadı idi. Avrupalı bilim adamları otomobilin teorik hesaplarını yapmakla vakit geçirirken pratik kafalı Amerikalılar otomobil imalinde Avrupaya önderlik etmeye başlamışlardır.1920li yıllar tarihe Amerikalıların en yaratıcı yılları olarak geçti. “Kükreyen Yirmiler” diye bir de isim takmışlardı. “Kükreme” sadece müthiş bir hızla büyüyen ekonomilerini değil, radikal bir biçimde değişen yaşam biçimlerini de anlatıyordu. “Kükreyen Yirmiler”in en önemli buluşlarından birisi de seri üretimdi. Ünlü otomobil sanayicisi Henry Ford’un bu müthiş buluşu sayesinde üretim katladı. Ülkedeki otomobil sayısı kısa sürede altı milyondan yirmiyedi milyona yükseldi. Otomobil fiyatları düştü. Henry Ford, devrim niteliğinde bir çıkış daha yaptı, işçi ücretlerini günde beş dolar gibi görülmedik seviyeye çıkardı. Ve tarihte ilk kez işçiler kendi ürettikleri otomobilleri satın alacak parayı kazanır oldular! Yine tarihte ilk kez “yıllık izin” kavramı gündeme geldi. O zamana kadar zenginlere özgü bir ayrıcalık olan seyahat de “demokratikleşti.Fransada yapılan otomobil yarışmalarında içten yanmalı otomobillerin çok pratik olduğu görüldü. 1910 yılında bu görüş çerçevesinde benzinle çalışan otomobillere daha fazla yer verildi ve çalışmalar bu yönde hızlandı.İlk otomobil şirketleri küçük imalathaneler biçimindeydi. Bu şirketlerden ancak birkaçı ayakta kalarak büyük ölçekli üretime geçebildi. Başlangıçta bunlar, başlıca üç grupta toplanıyordu: Almanya’daki Opel ve İngiltere’deki Morris gibi bisiklet yapımcıları; ABD’deki Durant ve Studebaker atla çekilen taşıt üreticileri; makine imalatçıları, Otomotiv sanayisine geçen bu şirketlerde temel olarak montaj işlemi yapılıyor, motor ve temel parçalar başka imalathanelerde üretiliyordu.Bu şirketlerin montajın dışında başka üretime yönelmeleri, ancak bir dizi teknik ve mali sorunun çözülmesiyle gerçekleşti. Avrupa’da otomotiv sanayisi 1919-39 arasında ve temel olarak otomobil üretimi alanında gelişti .Aynı ölçekte olmasa da, Avrupa şirketleri de ABD’deki seri üretim yöntemini benimsemişlerdi. Almanya’da ise otomotiv sanayisi, 1. Dünya Savaşı’nın ağır yükünden kurtulana değin pek yaygınlaşmadı.Bu alandaki en önemli gelişmeler 1926’da Daimler ile Benz’in birleşmesi ve 1929’da General Motors’un Alman pazarına girerek Opel marka otomobilleri üretmeye başlaması oldu.II. Dünya Savaşı ’ndan sonra motorlu taşıt üretimi çarpıcı bir hızla arttı ve 35 yıllık bir süre içinde dünya üretimi 10 katına çıktı. ABD’deki üretim artmakla birlikte, dünya otomotiv üretimindeki yüzde 80’lik payı, bu süre sonunda yüzde 20’ye geriledi.1980’lerin başındaki ekonomik gerileme en çok ABD’yi etkiledi; bunun sonucunda Japonya üretimde birinci, Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ise ikinci sıraya yükseldi. Binek taşıtlarında karoseri yapı çeşitleri SedanSedan, 4 veya daha fazla oturma yeri olan 2 veya 4 kapılı, sabit şaseli veya orta kolonlu , 4 veya daha fazla penceresi olan kapalı binek taşıtlarına denir.Limousine kelimesi pelerin anlamındadır eski anlamıyla 3-5 kişilik kapalı kabini bulunan kabin çatısının açıktaki sürücü yerini de örtecek şekilde öne doğru uzandığı otomobil şeklinde tanımlanmıştır.Sedan geçmişte önemli ve zengin kişilerin taşındığı Türkçe karşılığı tahtırevan olarak adlandırılan taşıma aracının karşılığıdır. Car and Driver’e göre sedan adı sabit tavanlı ve en az dört kapılı yada sabit tavanlı iki kapılı ve en az 933 litrelik iç hacmi olan otomobillere denir.İngiltere’de sedan yerine saloon sözcüğü kullanılır.İki kapılı bir sedanın diğer adı coach’tur. Ford iki kapılı sedan için Tudor sedan deyimini kullanmıştır.RoadsterArka koltukları olmayan sadece iki kişilik üstü açılan kilo başına düşen yüksek beygir gücü sayesinde seri ve genelde pahalı süper oto türü genel özelliklerinden biri de arka tarafının kısa ön tarafının uzun olmasıdır.Cabriolet2 veya daha fazla oturma yeri olan (arkada acil oturma yeri ) 2 veya 4 kapılı , 2 veya 4 yan pencereli ( tamamiyle indirilebilir camlar ) havaya dayanıklı açılır kapanır tentesi olan , açık veya kapalı olarak kullanılabilen binek taşıtı.Coupe2 veya 4 oturma yeri olan , 2 kapılı , 2 veya 4 yan penceresi olan kapalı binek taşıtıİki kişilik olup bir arka oturacak yeri olanlar clup coupe olarak adlandırılmıştır.SAE coupeyi iç hacmi 934 litreden daha küçük otomobil diye tanımlar.Fransızlar yolcu bölümü bir ara cam bölme ile sürücü bölümünden ayrılarak aracın sürücüsünün açıkta yolcularının kapalı mekanda seyahat ettiği ilk taşıtlara coupe chauffeur adını vermişlerdi.Genellikle dört kişilik iki kapılı arkada oturma yeri sabit tavanlı , öndeki oturma yerlerinin üstü açılabilir arabalar da coupe de ville yada town coupe olarak adlandırılmıştır. Renault ve Bugatti bu adı Panel Brougham modeli araçlar için uygulamıştı. Brougham , motorlu taşıtlar döneminin ilk sıralarında iki yada dört kişilik kapalı otomobili anlatmak için kullanılmıştır.Bu otomobillerin keskin çizgileri ve düz yüzeyleri olanları ise Panel Brougham olarak adlandırılmıştır.İki kapılı sürücü yanındaki koltuğun katlanabildiği otomobiller ise Opera coupe olarak adlandırılmıştır.Station WagonKombinasyonlu araç 4 veya daha fazla oturma yeri olan koltular yatırılabilir 3 ila 5 kapılı binek ve nakliye araçlarının bileşimi taşıtHatchbackHatchback, 3 ila 5 kapılı, 4 veya daha fazla oturma yeri olan, arka koltuklar yatırılabilir, bagaj uzantısı olmayan, arka tarafı düz yere inen, bagaj kapısı tamamen açılabilir, bagaj kısmı kabine dahil kapalı binek taşıtlarına verilen addır.Emniyet kemeri1903—Fransız Gustave LİEBAU ilk emniyet kemerini tasarladı ve patentini aldı 1930'larda birçok Amerikalı hekim arabasına iki noktalı (araca iki noktadan bağlı) emniyet kemeri yerleştirdi ve araba üreticilerinin yeni modellere bunları yerleştirmesi için ısrar etti. 1953 Colorado Eyaleti Tıp Birliği iki noktalı emniyet kemerlerinin bütün otomobillere yerleştirilmesi için bir bildiri yayınladı. 1955 Kaliforniya Araç Kanunu araç kullanmak için emniyet kemeri takmayı mecbur tuttu. 1956 Volvo firması iki noktalı çapraz göğüs emniyet kemerini aksesuar olarak pazara sundu. Chrysler firması ön koltuklarda iki noktalı emniyet kemerini isteğe bağlı olarak kullanılmak üzere bazı modellerine yerleştirdi. Ford firması emniyet kemerini konu edinmiş 2 yıllık güvenlik reklâmlarına başladı. 1957 Volvo firması iki noktalı çapraz emniyet kemerlerine kilit ekledi. 1958 İsveç'teki Volvo Fabrikasında mühendis olan Nils Bohlin Üç noktalı emniyet kemeri olarak bilinen sistemin patentini aldı. 1959 İsveç'te Volvo firması ön koltuk için üç noktalı emniyet kemerini standart olarak sundu. New York 'ta, eyalette satılacak olan yeni araçlara emniyet kemeri takılmasının maliyeti incelendi ve reddedildi. 1960 New York eyaleti aldığı kararı tekrar inceledi ve reddetti. 1961 SAE (Otomobil Mühendisleri Birliği) Amerika'da emniyet kemerinin standart olmasını önerdi. New York emniyet kemeri kilidinin oturma bölgesinin dışında olmasını şart koştu. Wisconsin Eyaleti ön koltuklarda emniyet kemeri kullanımını mecbur tuttu. Avustralya Standart Birliği "Emniyet Kemeri ve Pasif Önleyiciler" için standartları yayınladı. 1962 Altı Amerikan Eyaleti ön koltukta emniyet kemeri bulunmasını şart koydu. Otomobil üreticileri standart olarak ön koltukta emniyet kemeri yerleştirdiler. 1963 A.B.D'de Volvo firması üç noktalı emniyet kemerini standart olarak üretti. 1964 Amerikan eyaletinin yarısı ön koltukta emniyet kemeri kullanımını mecbur tuttu. Amerika'daki birçok araç üreticisi emniyet kemerini ön koltuklarda standart olarak sundu. Güney Avustralya ve Viktorya yeni üretilen araçlarda ön koltuklarda emniyet kemeri bulunmasını mecbur tuttu. 1965 A.B.D. Ticaret Bakanlığı ilk emniyet kemeri standardını yayınladı. 1966 İsveç kanunları kapı kenarında bulunan iki noktalı göğüs emniyet kemerlerini ve "Y" tipli üç noktalı emniyet kemerlerini yasakladı. 1967 Amerikalı araç üreticileri arka koltuklara da emniyet kemeri yerleştirdi. İngiltere ön koltuklarda 3 noktalı emniyet kemeri kullanılmasını zorunlu tuttu. Avustralya emniyet kemeri standardı yayınladı. 1968 Volvo İsveç'te acil durum kilitlerini (ELR) ön koltuklar için standart olarak sundu. 1969 İsveç'te ön koltukta 3 noktalı emniyet kemeri bulunması zorunlu tutuldu. Volvo bütün pazarlarda arka koltukta 3 noktalı emniyet kemerini standart olarak pazara sundu. Mercedes-Benz bütün pazarlarda arka koltukta 3 noktalı emniyet kemerini standart olarak sundu. İspanya'da ön ve arka koltukta emniyet kemeri bulunması mecbur tutuldu. Avustralya 1965'den sonra plaka alanlarda ön koltukta emniyet kemeri bulunmasını mecbur tuttu. 1970 İsveç'te arka koltukta emniyet kemeri bulunması mecbur tutuldu. Avustralya, Victorya'da önde ve arka koltukta 3 noktalı emniyet kemeri bulunması mecbur kılındı. 1972 NHTSA, (A.B.D. Ulusal Karayolu Trafik Güvenliği İdaresi) Federal Motorlu Araç Güvenlik Standartlarını belirledi. Avustralya ve Batı Almanya'da ön ve arka koltukta emniyet kemeri olması ve kullanımı mecbur tutuldu. 1975 İsveç'te 15 yaş ve üstü için emniyet kemeri kullanımı mecbur tutuldu. 1977 A.B.D. Ulusal Karayolu Trafik Güvenliği İdaresi tarafından yasalaştırılan "Okul Servislerindeki Yolcuların Korunması" ile ilgili Federal Motorlu Araç Güvenliği Standardı 222 yürürlüğe girdi. 1979 Fransa arka koltuklarda emniyet kemerini zorunlu hale getirdi. 1980 Mercedes-Benz sürücü yan hava yastığı, diz destek yastıklarını üretmeye başladı ve bütün 3 noktalı emniyet kemerlerine esneme mesafesi konuldu. 1984 Avusturya 01/1984 tarihinden sonra imal edilen araçlarda arka koltuk kemerlerini zorunlu hale getirdi. Batı Almanya 05/1979 tarihinden sonra üretilen araçlarda arka koltuk emniyet kemerlerini zorunlu hale getirdi. Kanada'nın 10 eyaletinden 7'si bu tarihten itibaren, hareket eden araçların sürücü ve yolcularına kendileri için uygun olan emniyet kemerlerini kullanma zorunluluğu getirdi. 1985 , Norveç 01/1984 tarihinden sonra tescil edilen araçlarda arka koltuk kemerlerini zorunlu hale getirdi New York arka ve ön koltuklarda emniyet kemeri kullanımını zorunlu hale getirdi (arka koltuklarda 10 yaş ve yukarısı için). TÜRKİYE: 18.06.1986 tarihinden itibaren "şehirlerarası karayollarında otomobil ve tescil bakımından otomobil gibi işlem gören arazi taşıtları ve minibüslerde sürücüsü ve yanında oturan yolcular için" emniyet kemeri uygulaması başlatıldı. 1987 'de New York, 1992'de New Jersey okul servislerinde kullanılan otobüslerde emniyet kemerini zorunlu hale getiren ilk eyalet oldu. TÜRKİYE: 01.01.1992 tarihinden itibaren "şehir içi yollarda da ticari otomobil ve minibüsle yolcu taşımacılığı yapan araç sürücüleri hariç, otomobil ve otomobil gibi tescil işlemi gören arazi taşıtları ve minibüs gibi taşıtların sürücüleri ile ön koltuğunda oturan yolcularına" emniyet kemeri takma zorunluluğu getirildi. TÜRKİYE: Yukarıda söz edilen araçlar ve ülkemizde üretilen araçlar ile yurt dışından ithaline izin verilenlerine 3 aylık süre tanındı. Bu süre 11.01.1995 tarihinde sona erdi. Bu süre sonunda arka koltukta emniyet kemeri kullanımı uygulamasına geçildi. 1995 İngiltere okul taşımacılığında kullanılan minibüslerde emniyet kemeri kullanımını zorunlu hale getirdi. 1996 Avrupa Ekonomik Komisyonu, minibüslerde ve 3.5 tonun altındaki araçlarda 3 noktalı veya en azından 2 noktalı emniyet kemerlerinin kullanılmasına dair 3 direktif yayınladı. TÜRKİYE: 01.01.1998 tarihinden sonra üretilen minibüslerin arka koltuklarında, kamyon, kamyonet, çekici ve şehirlerarası otobüslerde emniyet kemeri kullanımı yönetmelik kararı ile zorunlu kılındı. 1998 yılında, ABD'deki Ulusal Karayolu Trafik Güvenliği Dairesi (NHTSA) Kongre'ye "Okul Otobüsü Güvenliği: Amerika'nın Çocukları için Güvenli Yolculuk" başlığı altında, gelecekte kullanılacak ve okul otobüslerinde seyahat edenleri korumaya yönelik olarak kullanılacak sistemleri incelemek üzere bir araştırma projesi sundu. 1999 yılında Florida, Louisiana ve California eyaletleri büyük okul otobüslerinde seyahat edenler için daha gelişmiş koruma sistemlerini zorunlu kılan kanunlar koydu. Bütün eyaletler, hangi sistemi kullanacaklarına karar vermek için Ulusal Karayolu Trafik Güvenliği Dairesi (NHTSA) tarafından hazırlanmakta olan projenin bitirilmesini bekleyeceklerini duyurdular. 2001 yılında California Eyaleti Ocak 2001 yılından sonra satın alınan yeni okul otobüslerinde karın bölgesi ve omuzdan bağlanan kemerlerin uygulamasını zorunluluğunu genişletti. 2002 ABD'deki Ulusal Karayolu Trafik Güvenliği Dairesi (NHTSA) Kongre'ye sunduğu ve gelecekte kullanılacak ve okul otobüslerinde seyahat edenleri korumaya yönelik sistemleri konu alan araştırmasını tamamladı. Motorların sınıflandırılmasıİçten yanmalı motorlar, yakıtın motor içinde yanma odası adı verilen sınırlanmış bir alan içinde yakılması ile enerji elde edilen motorlardır.Bu motorlara bu ismin verilmesinin sebebi , bu motorlardan önceki motorlarda yani dıştan yanmalı motorlarda (örneğin; buhar makinesi,Stirling motoru) yakıtın motor dışında bulunan başka bir ortamda yakılması ile enerji elde edilmesidir. Buhar makinelerinde yakıtın motorun dışında bir bölümde yakılması ile elde edilen ısı enerjisi suyun buharlaştırılmasında kullanılıyordu. Buhar basıncı ile hareket ettirilen pistonlardan da mekanik enerji elde ediliyordu. İçten yanmalı motorlarda yanma odasının motorun içine taşınmasıyla birlikte oldukça kompakt motorlar üretilebilmiştir ve otomobillerin oluşması sağlanmıştır.Dıştan yanmalı motor, yakıtın yanması ile sistemde çalışacak olan farklı bir akışkanı ısıtarak o akışkan aracılığı ile enerji dönüşümünü yapan bir motordur.(Örneğin;Buhar makinesi ve Stirling motoru)Dıştan yanmalı motorlar, içten yanmalı motorlardan daha düşük güçte ve daha çok yer kaplayan bir yapıdadır, fakat bazen daha verimli ve yanma sonucu daha az zararlı partikül içeren durumlarda olabilirler. Düşük yanma sıcaklığı ve basınçları nedeni ile daha az zararlı egsoz gazı çıkarması nedeni ile daha çevreci olmaya meyillidirler.Mekanik enerji ile ısı enerjisi birbiri ile bağlantılıdırlar. Örneğin, makinenin hareketli parçaları arasındaki sürtünme ile mekanik enerji, ısı enerjisine dönüşür. Isı enerjisi de, ısı motorları ile mekanik enerjiye dönüşebilir.

Sürücülere kış uyarısı

Sürücülere kış uyarısı

Araba kullanırken hareketleri kısıtlayan kalın giysiler ile gaz-fren senkronizasyonunu bozan kalın tabanlı ve geniş ayakkabı giymekten kaçınmak gerektiği bildirildi.
Selçuk Üniversitesi (SÜ) Kazaları Araştırma Önleme ve Uygulama Merkezi Emekli Müdürü, Türkiye Kazalarını Önleme Derneği Konya Şube Başkanı Prof. Dr. Ömer Halis Tombaklar, açıklamada, ülke genelinde kar yağışı ve soğuk havaların başladığını hatırlatarak, sürücüleri kış şartları karşısında duyarlı olmaları için uyardı.
Kışın araç kullanan sürücülerin herşeyden önce araçların kışlık bakımlarını eksiksiz yaptırmaları gerektiğini belirten Prof. Dr. Tombaklar, araçlarda zincir, çekme halatı ve takoz bulundurulmasının, olası aksiliklerde sürücüye yardımcı olacağını ifade etti.
Kışın gerekmedikçe gece yolculuk yapılmaması uyarısında bulunan Prof. Dr. Tombaklar, şunları söyledi:
'Kışın araç lastiği seçimi de büyük önem taşıyor. 1 Aralıktan 31 Marta kadar olan dönemde mutlaka kış lastiği kullanılmalıdır. Kış lastiği 5-10 santimetreye kadar karda aracın güvenli sürüş yapmasını sağlayacağı gibi, sıcaklığın -30 dereceye kadar düştüğü bu dönemde yumuşak lastik özelliğiyle tutunmayı artıracaktır.'
Prof. Dr. Tombaklar, kışın lastiklerin yeterli olmadığı durumlarda zincir takılması gerektiğini, pek çok kişinin uygulamasının aksine, karda lastiklerin havasının indirilmesinin güvenli sürüş için yarar sağlamayacağını vurguladı.
Kış aylarında dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan birinin de yüksek rakımlı bölgeler, köprü ve viyadüklerden geçilirken karşılaşılabilecek gizli buzlanma olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Tombaklar, şunları kaydetti:
'Köprü ve viyadüklerde araçtan aşağı inilip ya da sol ayak yere basılarak gizli buzlanma olup olmadığı kontrol edilmelidir. Soğunun gizli buzlanmaya neden olduğu köprü ve viyadük gibi yerlerde gizli buzlanma tehlikesi varsa fren yapılmamalı, vites yumuşak bir geçişle küçültülmeli, araç otomatik vites ise ayak gazdan yavaşça çekilmelidir. Buzlanmış camlar için buz çözücü spreyler kullanılmalı, camdaki buzu çözmek için kesinlikle sıcak su dökülmemelidir, yoksa cam patlayabilir. Bunun yerine camdaki buzu çözmek için normal su da kullanılabilir.'

BİSİKLETE BİNERKEN

Bisikletle dolaşmak hem sevilen bir eğlence hem de çok yararlı bir spordur. Ancak eğer bazı şeyler yolunda gitmiyorsa sadece kendimizi tehlikeye atmamız anlamına gelir. BİSİKLET KULLANIRKEN NELER ÖNEM KAZANIR?
Bisikletimizin boyu ve modeli boyumuza kilomuza ve yaşımıza uygun olmalı, yükseklik ayarları doğru yapılmış olmalıdır. Bu konuda iyi araştırma yapmalı kullanacağımız bisikletin bize uygun olduğundan emin olmalıyız.
Bisikletimizin ön ve arka kısmında mutlaka reflektör bulunmalıdır.
Bisikletimizin zincirleri temiz ve yağlanmış olmalıdır.
Frenler! her zaman kontrol edilmeli, her zaman çalışır durumda olmalıdır.
Lastikleri gerektiği gibi şişirilmiş olmalıdır.
Eğer bisiklete biniyorsak bütün bu güvenlik önlemlerinin yanı sıra mutlaka bisiklet kaskı kullanmamız gereklidir. Bisiklet kaskı çocuklara çok yakışan bir güvenlik aracıdır!

Sürüş Teknikleri

Sol Ayak Freni
Sol ayak freni, önden çekişli otomobillerin etkin ve süratli biçimde kullanılabilmesi açısından en önemli sürüş tekniklerinden birisidir. Sıklıkla yarış sürücüleri tarafından kullanılmaktadır. Sağ ayak alışıldığı şekilde gaz pedalına basılı durumdayken sol ayağın da fren pedalına basmasıyla uygulanmaktadır. Bu teknik aşağıda sıralanan durumlarda kullanılmaktadır.
Aracın istenilenden az dönmeye (understeering) başladığı durumlarda (basit olarak önden çekişli bir araca viraj içerisinde gaz verilmesi durumunda veya çok hızlı olarak viraja girildiğinde) dönüş yarı çapını küçültmek.
Aracın çok fazla zıplamaya meyilli olduğu engebeli yüzeylerde zıplamayı sınırlandırmak
Turbo otomobillerde yavaşlamak için gazdan ayağı kaldırmaya gerek bırakmaması sonucu turbo basıncının düşmemesi ve aracın daha çabuk süratlenmesini sağlamak..
DİKKAT !
Şu unutulmamalıdır ki bir yarışçı özel etap içerisinde sadece ve sadece daha hızlı gitmeyi düşünür. Şehir trafiğinde ise sürücünün kendisinin ve çevre araçlardaki sürücülerin güvenlikleri en önemli unsurdur. Dolayısıyla burada anlatılanları şehir içi trafiğinde denemek yüzde 90 bir kaza ile sonuçlanacaktır. Trafik kazalarının şakası olmadığı açıktır.
Ayrıca fren lambalarının sürekli yanması arkadan gelen sürücüyü şaşırtabilir ve bir kazaya sebep olabilir veya lambanın önündeki pleksiglas stop camı da eriyebilir. (Bu çok önemli değil..:-))
Bunlara ek olarak fren balataları ve diskleri çok daha hızlı biçimde aşınacak, fren sistemi aşırı ısınacak, fren hidroliği kaynayarak frenlerin “şişmesine” sebep olacaktır. Yanı kısaca aracın servis ihtiyacı ve maliyeti büyüyecektir.
Ralli parkurlarında edindiğim şahsi tecrübelerime dayanarak söyleyebileceğim son şey eğer sol ayak fren esnasında sağ ve sol ayaklarınızın işlevlerini karıştırırsanız sonucun epeyce acıklı olabileceğidir. Bu nedenle iyice ustalaşmadan kullanılmaması yerinde olacaktır.
İLK UYGULAMA
Evet bu kadar yeter.. Hala vaz geçmediyseniz öncelikle debriyaja basmaktan hissizleşmiş sol ayağınızı biraz çalıştırmak gerekli.. Bunun için boş bir asfalt yol bulun ve yaklaşık 30-40 km/h hızla giderken sol ayağınızı YAVAŞÇA fren pedalının üzerine koyarak aracınızı yavaşlatmayı deneyin.. İlk denemede çok kolay olmadığını göreceksiniz.. Eğer bir otomatik vitesli araba bulabilirseniz bu iş daha kolay olabilir.
Direksiyonu kırdıktan sonra sertçe el freni çekildiğinde ne olacağı iyi kötü bilinmektedir. (bilinmiyorsa yine boş tercihen toprak bir araziye ve 30-40 km/h sürat!!!:-))
Burada yapılan, ön tekerlekler halen dönüyorken arka tekerleklerin kilitlenmesi ve bu şekilde yol tutuşlarının azaltılarak, direksiyonun ani kırılması sonucunda ortaya çıkan merkezkaç kuvvetinin etkisiyle arabanın arka tarafının savrulmasıdır. Bunun dışarıdan görünüşü ise oldukça küçük yarı çaplı bir dönüş hareketidir. Bu teknik sıklıkla yarışlarda çok keskin U virajların dönülmesinde kullanılmaktadır.
Sol ayak fren de sanki el freni çekilmişçesine aracın arkasının savrulmasını sağlayacaktır. Ancak çok daha hassas bir kontrol yapmak mümkündür. Öncelikle ön tekerleklerde motor gücü bulunduğundan ve gaza basılmaya devam edildiğinden ön tekerlekler dönmeye ve yol tutmaya devam edeceklerdir. Arka tekerlekler ise fren pedalına basıldığı oranda tutulacaklar hatta kilitleneceklerdir. Böylece aracın dönüş yarı çapı küçültülebilecektir. Viraj içinde gaz ve fren pedallarıyla oynayarak istenilen çizgide kalmak mümkündür. Frenden ayak kaldırıldığında dönüş yarı çapı büyüyecek, fren pedalına basınç uygulandıkça da küçülecektir.
PRATİK ÇALIŞMA
Eh kolay görünüyor değil mi? Artık mevsime göre toprak veya buz zeminli ve etrafta çarpacak bir şeyler bulunmayan bir alana gitme zamanı geldi.. Bir kaç koni veya plastik kutu ile kendinize virajlar hazırlayıp önce bu parkuru sol ayak fren yapmadan normal olarak geçin. Ancak bu esnada yavaşlamak amacıyla fren kullanmak istediğinizde sol ayağınızı kullanın. Sol ayağınızla istediğiniz hassasiyette fren yapamadığınız sürece sol ayak frenini başaramazsınız. Bu, başlangıç aşamasında yıllarca sağ elini kullanmış birinin sol eliyle yazmaya çalışması gibi uğraştırıcı bir işlemdir.
Şimdi değişik bir şeyler yapma zamanı.. Viraja girdikten sonra motor gücünü kesmeksizin (gaz pedalı basılı halde) sol ayağınızla fren uygulayın. Eğer doğru yaptıysanız arabanın arkasının viraj dışına doğru kaydığını hissedersiniz. Dönüş tamamlandığında (arabanızın burnu girmek istediğiniz yönü gösterdiğinde) direksiyonu toplayıp, freni bırakmalı ve gaza basarak yola devam etmelisiniz.
Eğer doğru yaptıysanız arabanızın arkasının ön tekerleklerinin etrafında (pivot noktası) nasıl döndüğüne şaşıracaksınız. O yüzünüzdeki şaşkın gülümsemeyi silip tekrar ve tekrar deneyerek aracınız üzerinde tam hakimiyet kuracak yani arkasını tam istediğiniz noktada istediğiniz kadar kaydırabilecek şekilde becerinizi arttırabilirsiniz.
İlk denemelerinizde muhtemelen elde edebileceğiniz tek sonuç sadece arabanın viraj içinde yavaşlamasıdır. Daha az fren kullanarak tekrar deneyin, ne kadar az bir basınç gerektiğine şaşıracaksınız. Ayrıca önce direksiyonu kırıp aracı viraja soktuktan sonra fren uygulamayı unutmayın. Buradan 200 km/h ile gelip viraja girdikten sonra fren uygulanması gerektiği anlaşılmamalıdır. Böyle yapılırsa sonuç en azından unutulmaz bir spin ve muhtemelen ciddi bir kaza olacaktır. Söylenmek istenen; hızı makul bir seviyeye düşürmek için uygulanan frenaj (sol veya sağ ayakla) bittikten sonra araba viraja sokulup sonra kontrol amacıyla sol ayak fren uygulanmalıdır.
İlerleyen zamanda sadece dönüşler yerine ardarda iki virajdan oluşturacağınız S ler ile çalışmaya devam etmelisiniz.
Sol ayak freni uygulamayı öğrendiğinizde aracınızı asla düşünemediğiniz kadar güvenli ve hızlı biçimde kontrol edebileceğinizi fark edeceksiniz. Ancak başarısız denemelerin cesaretinizi kırmasına izin vermeyin. Çalışmaya devam edin ve aniden kolaylaşıverdiğini göreceksiniz.
Kaynak: Azmi Demirel’in Motorsporlari Sayfasi
Sürüş Pozisyonu
Kontak anahtarini bile çevirmeden önce ilk hazirlamaniz gereken seylerden biri dogru koltuk pozisyonudur.Buna çogunlukla fazla dikkat edilmez, veya yanlis örnek alinir ve daha zayif araba kontrolü ve adele kasilmalarina sebep olur.
Eger çesitli yaris otomobillerine bakarsaniz degisik sekillerde oturus pozisyonlari oldugunu fark edersiniz.Açik tekerlekli CART ve Formula arabalarinda genelde sürücü yatar pozisyonda olup kollari gergindir (aslinda degildir).Tam kaporta kaplamasi olan NASCAR türü yaris arabalarinda ise söför daha dik ve neredeyse direksiyona yapismis durumdadir. Bu pozisyonlarin hiç biri binek otomobillerinde kullanilmasi gereken dogru oturus biçimi degildir. Açik tekerlekli yaris otomobillerinin gövdesi derin ve kokpit çok dardir.Bu durum sürücünün oturus pozisyonunu belirler.Sürücünün bacaklari dizde hafif bir açiyla neredeyse uzanmis pozisyondadir ve ayaklar neredeyse kalçalarin altindadir.Bu araçlarin pedallari neredeyse birbirine deyecek kadar yakindir.Pedallar bileginizi germe hareketinden birazcik fazla güç gerektirir.Sürücünün kollarini oynatabilmesi için çok az yer vardir fakat direksiyonu çevirmek için çok az bir döndürme yeterlidir.
Açik tekerlekli otomobillerde fonksiyon (sürücünün oturus pozisyonu ve kontrol operasyonu) aracin formuna (derin ve ince kokpit) göredir.
Dogru koltuk ayari için üç dikkat edilmesi gereken madde vardir.Bunlarin her biri asagida maddeler halinde genis olarak açiklanmistir.Binek otomobillerde pedal veya direksiyon sekli sizin yapiniza göre dogru yapida veya uzunlukta olmayabilir.Fakat biraz fedakarlik edilip dengeli bir dogru oturus pozisyonu bulunabilir.Üzerinde para harcadiginiz yaris otomobillerinde veya cadde otomobillerinde pedal kollari veya degisik çaplarda ve derinliklerde direksiyon modifiyeleri ile mükemmel oturus pozisyonu saglanabilir.
Madde 1
İlk madde koltuga oturmak, koltuga oturuldugunda ürücünün arkasi koltugun arkasina dik durumda olmali sürücünün kalçasida koltugun arkasinda ve altinda olan kesimlerin ortasina sikismis olmalidir.Bacaklarin içi koltugun zeminiyle temasta olmalidir.Bu pozisyonun amaci sürücünün vücudu ve koltuk arasindaki temasi en yüksek düzeye çikarmaktir.Bunun güvenlik açisindan yararlari yaninda da sürücüye en zahmetsiz kullanimi saglar.
Madde 2
İkinci madde kol pozisyonu.Yukarda tarif edildigi sekilde oturuldugunda sürücünün kollari tamamen uzanmis durumda bilekler direksiyonun üzerine konulabilecek uzaklikta olmalidir. Bu dönüslerde uzanmis kollarin hafifçe dirsekten bükülmesini saglar.Bu pozisyonun amaci dönüslerde kollarin çok bükülmemesini saglamaktir (omuzlar direksiyon tamamen çevrilip kollar çapraz pozisyonda iken bile kalkmayacak sekilde olmalidir).Çok uzatilan ve gerilen kollar çabuk yorulmaya sebep olup sürücünün direksiyondaki titresimleri hissetmesini de önler.
Madde 3
Üçüncü madde ise bacak pozisyonu.Bacaklar herhangi bir pedal komple ayak parmaklarinin altindaki eklemli kisim basildiginda (ucuyla degil), dizlerden bükülmüs olmalidir.Bu kollarda da oldugu gibi gerilmeyi engellemek içindir. Bununla birlikte bir sürü oto meraklisi binek otomobili kullanmaktadir, bunun için dizlerin konsol altina ya da direksiyonun altina yapisik olmamasina dikkat etmek gerekir.Hatta birkaç santim bosluk olmasi kaza aninda yaralanmayi önlemek açisindan çok yararlidir.Sag bacak için daha fazla diz mesafesi ayirmakta yarar vardir.Böylece topugunuzun frende ve ayaginizin ucununun gaz pedalinda olmasini saglayip topuk-ayak ucu seklinde vites düsürebilirsiniz.
El Freni ile Viraj Dönmek
90o ve üzerindeki sert ve uzun virajların dönülmesinde veya aracın gidiş yönünün ani olarak değiştirilmesi gereken durumlarda (el freninin arka tekerlekleri tuttuğu araçlarda) el freni kolu çekilerek arka tekerleklerin kilitlenmesi sonucunda aracın arkasının kayması sonucu dönüş yarı çapını küçültmek mümkündür.
Yarış arabalarında özellikle lastiklerin yeri çok sağlam tuttuğu asfalt zeminde dahi sürücünün arka tekerlekleri kolayca kilitleyebilmesi için hidrolik el freni pompaları kullanılmaktadır. Standart arabaların çoğunda bulunan mekanik (telli) el freni donanımları ise toprak ve mıcır zeminde yeterli işlev görmesine rağmen asfalt zeminde ciddi kuvvetlere gereksinim duymaktadır.
Araç viraj girişine gelindiğinde frenaj tamamlanmış olmalı ve araç istenilen hızda ve viteste bulunmalıdır. (Büyük çoğunlukla bir veya iki vites küçültülmelidir.) Daha sonra sert bir direksiyon hareketiyle aracın burnu viraja sokulmalı ve hemen el freni kuvvetle çekilerek meydana gelen merkezkaç kuvvetinin aracın arka kısmını savurması sağlanmalıdır. Bu işin en kolay kısmını teşkil etmektedir. Eğer zemin toprak, çamur veya mıcır ise düşük hızlarda bile aracınız hızla virajın içine doğru yönelecektir (oversteering) bundan sonra el freni bırakılıp direksiyon ve gaz pedalının aynı anda kullanılmasıyla aracın burnunu virajın gidiş istikametinde tutmak gerekmektedir. Bunun için çoğu zaman direksiyonu toplamak ve hatta dönüşün sonuna doğru virajın aksi istikametine doğru çevirmek gerekebilir. Bu işlemler son derece kararlı ve şaşmaz bir biçimde gerçekleştirilmelidir. Aksi halde atılan bir spin çok daha ciddi zaman kayıplarına neden olacaktır. Bu nedenle denemelere de çok düşük hızlarla başlanmasında sayısız yarar vardır.
El freni çekildiği esnada kolu tepesinde bulunan ve el freninin boşaltılmasını sağlayan düğme sürekli olarak basılı tutularak el freninin kilitlenmesinin önüne geçilmelidir. Yarış arabalarında çoğunlukla bu düğme sökülmüştür.
DİKKAT!
Bu yöntem bilerek aracın dengesini bozmak ve arka kısmını savurmak esasına dayanır. Yeterli ustalığa ulaşılmadan yapılacak böyle bir hareket, etraftaki çarpılabilecek her şeye çarpma riski taşımaktadır. Bazı insanların arabalarını ailelerinin bir ferdi olarak gördüklerini ve haklı olarak “pardon!” cevabını yeterli bulmayacaklarını unutmayın. Bu tür denemeler için trafiğe kapalı ve ağaçsız!! boş alanlar seçilmesi sonradan pişman olmanın önüne geçebilir. Ancak takla ve yangın gibi tehlikeler daima vardır. Bu nedenle tek başınıza ıssız bir yerde bu tür denemeler yapmak da riskli bir davranıştır.
PRATİK ÇALIŞMA
İlk denemeler için toprak alan üzerine koyacağınız bir plastik kukuleta veya bidonun etrafından U dönüşü yapmak önerilebilir. Burada el freninin çekili tutulduğu süre ve direksiyon/gaz kombinasyonu çalışılmalıdır. Başlangıç için 30-40 km/h lik bir sürat fazlasıyla yeterli olacaktır. Yukarıda söylenenler önden çekişli bir araç için geçerlidir. Ancak arkadan iter araçlarda da büyük benzerlik vardır.
Not: Bu bilgiler sizi daha kanlı bir trafik canavarı haline getirmek amacıyla verilmemiştir. Yeteneklerinizi gösterebileceğiniz yerlerin yarış pistleri olduğunu unutmayınız.
Görüş Alanı
Araba kullanmayı öğrenirken büyük ihtimal ilk öğrendiğiniz şey nereye gideceğinize bakmaktır.Size öğütlenenler genelde “Karşıdan gelen trafiğe bakma seyir ettiğin şeritteki arabaları izle”,”Ortada yolu bölen şeritlere değil arasındaki yola bak”,”Etraftaki duvarlarları değil önündeki şeridi izle” dir.
Hepsi güvenli ve pratik öğütlerdir ve aynısı yarışlar için de geçerlidir.Eğer bir spor yaptıysanız veya seyrettiyseniz hangi spor olursa olsun oyuncunun yaptığı ise değil devamlı ileriye baktığını görürsünüz.Basketbol futbol oyuncu topu veya sopayı nasıl tuttuğuna bakmaz. Bunun yerine oyun alanıda gideceği yere yada pas atıcağı yere bakar. Oyuncunun görüş alanı önündeki birkaç metre değil önünde ve arkasındaki alandır.Oyuncunun görüş alanı ne kadar fazla ve kontrolündeyse rakiplerden kurtulma, gideceği yolu planlama ve diğerlerinin hareketlerini önceden tahmini o kadar başarılıdır.
Oyuncunun kontrolündeki uzaklık ve alanın büyüklüğü o oyuncunun görüş alanıdır.Bu iki onemli becerinin birleşimini gerektirir.İlk önce oyuncu etrafındakilerden ziyade önündeki alana bakmalıdır.Nerde olduğuna değil nereye gitmek istediğine bakmalıdır.İkincisi ise insan gözünün odaklanabildiği alan ufak ta olsa (göz görebildiği alanın sadece küçük bir bölümüne odaklanabılır) oyuncu odaklanmadiği yerlerdeki aktiviteleri de ayırt etmelidir. Bu beceriler sürücülükte de çok kritiktir.Arabalarla dolu olan bir parkurda derece için ortada olmalıdır ama aynı zamanda boş parkurda gidebildiği en yüksek hızda giden bir arabayı yönetmek için de aynı becerileri gerektirir.
Yeterince tecrübesi olmayan sürücülerin öndeki arabaya “tünel görüşü” ile odaklanması (tünel görüşü:Bir yere dikkatlice odaklanıp başka hiç birşey görmemek) gibi bir eğilimleri vardır.Bu doğal bir reaksiyondur.Sürücünün düşünmesi gereken bilgilerin çokluğu sürücüyü boğabilir ve aracın önünde ne olduğuna konsantre olmak çok basittir.İleriye bakmak daha fazla bilgi almak demektir.İlk başta çok zor olabilir.Ama sürücü vites değiştirme, frenleme ve çekiş örnekleme becerilerini arttırdığı ve bunları otomatikman düşünmeden yapmaya başladığı noktada görüş alanını geliştirmek için gerekli zamanı bulur.Günlük yaşamımızdan bir örnek vermek gerekirse bu becerilerle ilgili;Kaldırımda yürüdüğünüzü ve herkezden hızlı yürümeye calıştığınızı düşünün. Bunu nasıl yaptığınızı düşünün. Bunu bilinçli yapsanız da yapmasanız da beyniniz önünüzdekilerin hareketlerini önceden tahim etmeye calışır.Hızınızın ritim ve zamanlamasıyla birlikte diğer insanların hızı ve pozisyonunu beyniniz alır ve arada olacak ve sizin geçmenizi sağlayacak boşlukların nerede ve ne zaman olacagını hesaplar. Bu hesaplamaların zamanında ve kullanışlı olması için bulunduğunuz yerden daha ileriye bakmak gerekir.Ne kadar hızlı gitmek isterseniz o kadar uzağa bakmanız gerekir. Eğer yere veya önünüzdeki birkaç metreye bakarsanız insanlara çarpmaya başlarsınız. Etrafınızaki binaları çevreyi farkında olup ileriye bakarak ve etrafınızdaki değişen kosulları tahminle insanlarin arasından akıcı bir şekilde geçebilirsiniz. Vücudunuz otomatikman hızını ve pozisyonunuzu değiştirip insanlardan sakınmanızı sağlar.Aynı teknik parkurda araç kullanmak için de geçerlidir. Sürücü nerde olduğuna odaklanamaz. Parkurda nerede olmak istediğine odaklanmalidir. En sorunsuz ve hızlı şekilde virajı veya virajlar topluluğunu alabilmek için beyniniz parkurun yeterince ilerisindeki durumun bilgisini almalı buna göre en sorunsuz çizgiyi hesaplamalı ve ne şekilde pedal ve direksyona kumanda edeceğini tahmin etmelidir.
Virajda araba kullanmak dört aşamadan oluşur ve sürücünün bu aşamalardan en az iki olmasa da birini yapmasını gerektirir.İlk aşama virajdan önceki fren noktasidir. İkincisi içeri dönüş noktası, üçüncüsü viraj alış noktası, dördüncüsü ise çıkıştır. Eğer sürücü virajı alırken sadece arabanın bulunduğu aşamaya odaklanırsa en sorunsuz ve en hızlı şekilde alamayacaktır virajı. Tek ve akıcı bir çizgi yerine her aşama süpriz gibi gözüküp düzensiz ve dört değişik çizgide alınır viraj.
Virajlarda arttırılmış görüş alanını kullanmayı tarif etmek için uzun düz yoldan sonraki tipik bir virajı ele alacağız. Viraja yaklaştıkça odaklanma noktanız fren yapma noktası olacaktır. Fren noktasına ulaşmadan birkaç araba boyu önce gözleriniz içeri dönüş noktası odaklanması gerekir. İleriye bakarken odaklanma dışındaki görüş açınızla fren noktasına geldiğinde frene basmaya başlayacaksınız. Gözleriniz hala dönüş noktasına odaklanmış olarak birkaç araba boyu yaklaşılır dönüş noktasına ve bu sırada viraj alış noktasına odaklanmaya başlanır. Gözleriniz virajı alış noktasına odaklanmışken yine gözünüzün odaklanmamış olan açısı ile içeri dönüşe başlarsınız. Virajı alış noktasına yaklaşırken birkaç araba boyu kalana kadar odaklanmayı sürdürün ve sonra her zamanki gibi bir sonraki aşama olan çıkış noktasına odaklanmaya başlayın. Çıkış noktasına odaklanmışken virajı almanız gerekir. Çıkış noktasına yaklaştıkça önünüzdeki alana bakıyor olmalısınız ve bir daha odaklanma dışındaki görüş açınızı kullanıp çıkış noktasına eriştiğinizde virajdan çıkmalısınız. Viraja göre bazı durumlarda birkaç aşamaya birden konsantre olmanız gerekebilir ve bunların hepsini odaklanmış olmayan görüş açınızla almanız gerekebilir. Odaklanırken aynı anda odaklanmış olmayan görüş açınızı kullanmak biraz çalışma gerektirir.
Bir süre bu teknik sizi odaklanmış olmayan görüş açınızdan emin olmadığınız için yavaşlatabilir viraj alışlarınızı. Fakat bu tekniğe bir kere alışıldığı zaman siz de göreceksiniz ki her aşamadaki başarınız artacak ve daha önce alınabilecek en yüksek süratle aldığınızı zannettiğiniz virajları daha hızlı alacaksınız. Bu teknikleri geliştirmek birkaç haftanızı alabilir, ama vazgeçmeyin.
İleriye bakma alışkanlığını geliştirmek için, her zaman ön camın ortasından sonraki yüksekliğe bakmayı ihmal etmeyin. Birkaç egitimci bunu size hatırlatmak ve ileri bakma alışkanlığı kazandırmak için camınıza seloteyp bile koymanızı önerebilir. Boş alanlarda bakış açınızı sabit tutmayı öğrenin ve odaklanmayan görüş açınızla görmeye alışın.
Limited Frenaj
Doğru frenaj yapabilmek ciddi bir beceri işidir. Yavaşlamak istediğinizde fren pedalına basarsınız. Eğer daha çok yavaşlamak istiyorsanız pedala biraz daha kuvvetli basarsınız. Bu yaklaşım şehir içi trafiğinde gezinirken oldukça yeterli olacaktır. Ancak yüksek performanslı bir sürüş esnasında hızınızı istediğiniz oranda ve mümkün olan en kısa sürede düşürmeniz önem kazanır.
Eğer fren pedalına gereğinden az basıyorsanız frenaja daha erken başlamanız gerekecek bu da fren mesafenizi ve sürenizi uzatacaktır. Bunun aksine frene gereğinden fazla bir kuvvetle basmak da tekerleklerinizi kilitleyecek, direksiyon kontrolünüz kaybolacak, fren mesafeniz uzayacak ve lastiklerinizde düz bölgeler şeklinde aşınmalar meydana gelecektir. Bu durumlardan kaçınmak için yapılması gereken şey limit frenlemedir.
LİMİT (EŞİK) FRENLEME
Fren pedalına tekerleklerin tam kilitlenme noktasından bir parça daha az bir basınç uygulanarak yukarıda sözü edilen olumsuz durumların ortaya çıkmasını önlerken fren mesafesi ve süresini en az değerde tutmaktır.
Fren limiti bir çok parametreye bağlı olarak değişim göstermektedir. Bunları iki grupta toplamak mümkündür.
Fren limitini alçaltan (tekerleklerin daha kolay kilitlenebileceği) etkenler:
Meyil inme.Sıklıkla tekrarlanan tümsekler ve çukurlar.Gevşek yüzey kaplamaları (tozlu, mıcırlı ve toprak yollar).Su, yağ, çiğ gibi kayganlığı arttırıcı etkiler.Büyük kamber açıları ve yolun gidiş doğrultusuna dik yöndeki eğimi.Aşırı sıcak veya soğuk lastikler
Fren limitini yükselten etkenler:
Meyil tırmanma.Temiz ve kuru yol yüzeyleriUygun sıcaklıktaki lastikler
Yapılması gereken şey; sürüş esnasında yukarıdaki etkenlerin varlığını ve değişimini sürekli olarak izleyip değerlendirerek fren limitine olacak etkilerini göz önüne almaktır. Diğer bir değişle yol durumu değerlendirilmeli ve tekerlekleri kilitlemeksizin en yüksek fren gücü uygulanacak şekilde pedala uygulanan basınca karar verilmelidir.
SIKLIKLA YAPILAN FRENLEME HATALARI
Fren limitinin bilinmemesi dolayısıyla çoğu zaman erken ve hafif frenaj sonucu frenleme süresi ve mesafesinin uzaması nedeniyle zaman kayıpları artmaktadır.
Yukarıdakinin tersine çok geç ve sert fren yapmak da arabayı kontroldan çıkarabileceği gibi kıymetli yarış lastiklerini de duman haline getirecektir. (Bu durum daha çok başlarda olmaktadır. Yarış dergileri okumak yerine yarışmaya başlandıktan bir süre sonra geçer:-)).
Bu tür sert frenajların sonucu çoğu zaman virajın giriş noktası kaçırılabilmekte ve yoldan çıkma tehlikesi ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bir süre sonra lastiklerinizden “LAP LAP LAP” diye bir ses duyarsanız bu, lastiklerinizin bu tür kızaklamalar sonucu üzerlerinde oluşan düz bölgelerin yere çarpma sesi olabilir.
Önemli hatalardan birisi de viraj içerisinde dönüş esnasında fren yapmaktır. Bu düşük süratler için bir sorun teşkil etmez. Ancak yüksek performanslı bir sürüşte şık bir spin ve yol dışına çıkma ile sonuçlanabilir. Frenaj işlemi viraj öncesinde bitmiş, hız ayarlanmış olmalıdır. (Sol ayak freni hariç tabii). Fren pedalına kıracak gibi çok ani biçimde basmak, pompalamak, tekmelemek vs. faydasız hareketlerdir.
LİMİT FRENLEME EGZERSİZLERİ
Limit freni trafikte denemek gerçekten çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Küçük bir hata önünüzdekinin arkasından çarpmanıza veya arkanızdakinin size çarpmasına sebep olacaktır. Bu durum gerçekleştiğinde üzülmek veya pişmanlık bir işe yaramayacaktır. En iyisi kendinize boş ve tercihen kaygan bir yol bulmanızdır. Fren pedalına uyguladığınız basınca konsantre olmanız işinizi kolaylaştırabilir.
Kendinize bir işaret seçip bu noktadan sabit bir hızla (40-50 km/h ile başlayın) geçerken frene başlayın ve bunu en kısa durma mesafesini elde edene kadar tekrarlayın.
Daha sonra iki işaret arasında çalışmaya başlayacaksınız. Birinci işareti geçtiğiniz an fren pedalına sabit bir basınç uygulamaya başlayın ve araç durana kadar bu basıncı değiştirmeyin. Tam ikinci işaretin üzerinde durana kadar bu egzersizi tekrarlayın.
Not: Bu bilgiler sizi daha kanlı bir trafik canavarı haline getirmek amacıyla verilmemiştir. Yeteneklerinizi gösterebileceğiniz yerlerin yarış pistleri olduğunu unutmayınız. Bu alıştırmalar esnasında ve sonrasında arkanızdan gelen sürücülerin otomobil yarışçısı olmadıklarını ve sizin kadar iyi frenaj yapamama ihtimallerini unutmayın.
Heel And Toe Tekniği
Eğer yarı otomatik veya otomatik vites kutulu bir otomobiliniz yoksa heel and toe tekniği ile vites küçültmeyi öğrenmeniz faydalı olacaktır. Bu tekniğin amacı;
Vites küçültme esnasında ayak debriyajdan çekildiğinde ani bir motor freninin meydana gelerek arabanın dengesini bozmasının önüne geçmek. Kavrama esnasında ortaya çıkacak darbenin debriyaj, vites kutusu ve akslar üzerinde tahribat yapmasını veya ömürlerini kısaltmasını önlemektir.
Eğer gelecekte daha hızlı gitmeyi düşünüyorsanız bu tekniği kullanmaya ihtiyacınız olabilir.
VİTES KÜÇÜLTME
Bir viraja yaklaşırken öncelikle hızınızı düşürür ve viraj içi kontrol ve viraj çıkışında hızlanma için bir veya bir kaç! vites küçültürsünüz. Bu işlem esnasında muhtemelen ayağınız gazdan çekili olduğundan motor devri rölanti değerine kadar düşecektir. vitesi küçültüp debriyajdan ayağınızı çektiğiniz anda ise her ne kadar gaza tekrar bassanız da yarış tipi debriyajlar sizin yumuşak bir kavrama sağlamanızın önüne geçecektir. (Zaten sizin o anda bu kadar zamanınız olmayacaktır). Sonuç olarak kaygan zeminde arabanın kararlılığı bozulabilir veya kıymetli tahrik aksamınızdan (debriyaj, pirizdirek mili, vites kutusu ve diferansiyel ve akslarınız) bazı parçalar daha küçük parçalara ayrılabilir.
Eğer heel and toe tekniğini kullanmak istediğinizi düşünürsek, yukarıdaki durumda yapılması gerekenler
HEEL AND TOE TEKNİĞİ
Yine aynı viraja yaklaşıyorsunuz. Sağ ayağınız ile frene basarken sol ile debriyaja basıp vitesi küçültün. Bundan sonra sağ ayağınızın topuğuyla veya yanıyla (sağ ayağınızın burnu hala fren üzerinde kalacak şekilde bileğinizi bükerek) gaz pedalına hafifçe dokunup motoru hızlandırın ve debriyajı bırakın. Evet hepsi bu.. Böylece darbesiz ve yumuşak bir şekilde vitesinizi küçülttünüz..
Daha çok pist yarışlarında faydalı olacağına inandığım bu tekniği rallilerde uyguladığımı söyleyemem.. Sanırım bunun nedeni arabamın motorunun kompresyon değerinin etrafına dehşet saçacak kadar büyük olmaması, benim bu işi becerememem veya önden çekişli bir araba kullanıyor olmam nedeniyle özellikle keskin viraj girişlerinde arabanın arkasının hafiflemesi ve bir miktar kayarak daha kolay biçimde virajı dönmemi sağlaması…. …. Bahaneleri olabilir:-))
Bu tekniği kolaylıkla kullanabilmeniz için fren pedalı ile gaz pedalı seviyeleriniz birbirine yakın olmalıdır. En ideal durum kendinizi en rahat hissettiğiniz durumdur. Ayrıca pek çok sportif pedal kiti bu tekniği destekleyecek şekilde özel formlarda üretilmektedir. Ayrıca kullanılan ayakkabılar da çok büyük önem taşımaktadır. Tabanı çok dar ayakkabılar ile boşu boşuna vakit kaybetmeyin. Normal düz tabanlı bir yürüyüş ayakkabısı yeterli olacaktır. Tabii en iyisi pahalı bir sürücü ayakkabısı almak..:-))
PRATİK ÇALIŞMA
Yeniden malum geniş ve boş mekanınızdasınız.. Büyük daireler çizmeye başlayın ve vitesinizi 2 den 1 e düşürün. Bunu önce alıştığınız şekilde daha sonra da dahiyane heel and toe tekniğini kullanarak deneyin. 1-2 saat veya 3-5 yüz tekrardan sonra bu işi otomatik olarak yaptığınıza karar verdiğinizde bu sefer 3 den 2 ye düşmeye peşisıra 3 e çıkmaya ve yeniden 2 ye düşmeye başlayın. En çok bir ayda bu işi kusursuz derecede iyi yapabilirsiniz. Bu tür denemeleri trafiğe kapalı alanlarda yapmanızın herkesin sağlık ve !! mutluluğu !! için yerinde bir davranış olduğunu unutmayın.
SONUÇ OLARAK
Yarış hayatımda edindiğim en önemli tecrübe; kazaların hep beklenmeyen zamanlarda geldiği ve arabadan inildiğinde kestirilenden daha fazla hasar verdiğidir. Güvenlik açısından standart bir araba ile bir yarış otomobili arasındaki tek benzer nokta; her ikisininde dört tekerlekli olmalarıdır.
Not: Bu bilgiler sizi daha kanlı bir trafik canavarı haline getirmek amacıyla verilmemiştir. Yeteneklerinizi gösterebileceğiniz yerlerin yarış pistleri olduğunu unutmayınız. Bu alıştırmalar esnasında ve sonrasında arkanızdan gelen sürücülerin otomobil yarışçısı olmadıklarını ve sizin kadar iyi frenaj yapamama ihtimallerini unutmayın.

Trafik Kuralları

Trafik Kuralları
Taşıt yolu bitişiğinde ve yakınındaki yaya yolu (kaldırım) yoksa banketlerden yürüyün.
Karşıdan karşıya geçişlerinizi, trafik polisinin bulunduğu yerlerden o da yoksa yaya geçidi, okul geçidi gibi yerlerden yapın.
Yaya geçidi, okul geçidi ve kaldırımların daima sağını kullanın.
Karşıdan karşıya koşmadan ancak hızlı adımlarlar geçin.
Trafik polisinin düzenleme çalışmalarına, trafik ışıklarına ve işaret ve levhalarına kesinlikle uyun.
Karayollarına trafiği güçleştirecek, tehlikeye düşürecek ve mani olacak şekilde herhangi bir şey bırakmayınız ve dökmeyin.
Trafik ışığı ve yetkilinin bulunmadığı yerlerde, taşıtların uzaklık ve hızını kontrol edip güvenliğinizi sağladıktan sonra en kısa doğrultudan en kısa zamanda karşıdan karşıya geçin.
Yayalar için özel olarak yapılmış alt veya üst geçit, yaya köprüsü veya yaya tüneli gibi yerlerden karşıya geçin.
Devamlı çizgilerde, virajlarda, tepe üstlerinde, dar köprü ve tünellerde ilerisi görünmeyen yerlerde önünüzdeki aracı geçmeyin.
Birden fazla şeritli yollarda trafiği tehlikeye düşürecek şekilde işaret vermeden şerit değiştirmeyin.
Yolun sol şeridini daima geçi için serbest bırakınız, sol şeridi devamlı olarak işgal etmeyin.
Kavşaklardan ve tepe üstlerine yaklaşırken virajlı yollarda ilerlerken süratinizi azaltın.
Yağışlı havalarda yanınızda zincir, takoz ve çekme halatı bulundurun.
Önünüzdeki araç başka bir aracı geçmekte ise sizde onu geçmeye çalışmayın.
Geceleri karşılamalarda kısa hüzmeli farlarla geçiş yapın.
Alkollü iken araç kullanmayın.
Önde giden araçları güvenli ve gerekli mesafeden takip edin.

TRAFİK İŞLEMLERİ

TRAFİK İŞLEMLERİ
NAKİL OLAN ARAÇLARDA İSTENEN BELGELER
1. Noter satış senedi2. Vergi ilişik kesme belgesi3. Tescilli olduğu il veya ilçeden sakınca yoktur yazısı (_e-posta ile yazışma yapılmaktadır.)4. Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası (Alıcı adına)5. Araca ait eski Tescil ve Trafik Belgeleri ile plakalar6. Vatandaşlık numarası7. Yeni Tescil ve Trafik Belgesi (Trf.Tescil Şube veya Bürosundan)
NOT: Araç sahibi değişmeden aynı kişi adına bir başka tescil kuruluşunda tescil edilecek araçlardan noter satış senedi aranmamakta olup, önceki kayıtlı olduğu yerin vergi dairesinden alınacak borcu yoktur yazısı getirilecektir.
Noter satış senedi tarihiden itibaren 1 ay içerisinde tescil zorunluluğu bulunmaktadır.Yukarı Git
YENİ KAYIT (GÜMRÜK TRAFİK ŞAHADETNAMELİ) ARAÇLARDAN İSTENİLEN BELGELER
1. Gümrük Trafik Şahadetnamesi2. Uygunluk belgesi3. Zorunlu mali mesuliyet sigortası4. ÖTV Ödeme Belgesi aslı5. Vatandaşlık numarası6. Tescil ve Trafik Belgesi (Trf.Tescil Şube veya Bürosundan)7. Şoförler Odasından yeni kayıt dosyası
NOT: Şahadetname tarihiden itibaren 3 ay içerisinde tescil ettirme zorunluluğu bulunmaktadır.
Araç şirket adına alınmış ise, yukarıda belirtilen belgelere ilaveten;
a) Ticaret Odası Sicil Kayıt Sureti,
b) İmza sirküleri ibraz edilecektir
YENİ KAYIT (FATURALI) ARAÇLARDAN İSTENEN BELGELER
1. Fatura ve faturayı düzenleyen bayinin yetki belgesi.2. Uygunluk Belgesi3. Zorunlu mali mesuliyet sigortası4. ÖTV ödeme belgesi aslı5. Vatandaşlık numarası6. Tescil ve Trafik belgesi ((Trf.Tescil Şube veya Bürosundan)7. Şoförler Odasından yeni kayıt dosyası
NOT: Fatura kesim tarihiden itibaren 3 ay içerisinde tescil zorunluluğu bulunmaktadır.
Araç şirket adına alınmış ise, yukarıda belirtilen belgelere ilaveten;
a)Ticaret Odası Sicil Kayıt Sureti,
b)İmza sirküleriibraz edilecektir
DEVİR İŞLEMLERİNDE İSTENİLEN BELGELER
1. Noter Satış senedi2. Vergi İlişik Kesme Belgesi3.
Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası (Alıcı adına)4. Araca ait eski Tescil ve Trafik Belgeleri5. Vatandaşlık numarası6. Yeni Tescil Belgesi (Trf.Tescil Şube veya Bürosundan)7. Muayene süresi dolmuş ise muayenesi yaptırılacaktır.8. 2 adet Araç Trafik Tescil ve Müracaat İşlem Formu (Ek-1)
NOT:Noter satış senedi tarihiden itibaren 1 ay içerisinde tescil zorunluluğu bulunmaktadır.
Araç şirket adına alınmış ise, yukarıda belirtilen belgelere ilaveten;
a)Ticaret Odası Sicil Kayıt Sureti,
b)İmza sirküleri ibraz edilecektir.
VERASET İNTİKALİ YOLUYLA YAPILACAK İŞLEMLERDE İSTENEN BELGELER
1.
Veraset İlamı (ilgili mahkemeden)2.
Veraset intikali yönünden borcu yoktur belgesi (ilgili vergi dairesinden)3.
Vergi Dairesinden borcu yoktur belgesi4.
Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası (Alıcı adına)5.
Araca ait eski Tescil ve Trafik Belgeleri6.
Vatandaşlık numarası7.
Yeni Tescil Belgesi (Trf.Tescil Şube veya Bürosundan)8.
Muayene süresi dolmuş ise muayenesi yaptırılacaktır.9.
2 adet Araç Trafik Tescil ve Müracaat İşlem Formu (Ek-1)10. 10-Varislerin kendisi veya kanuni vekilleri müracaat edeceklerdir
TESCİL BELGESİ VE TRAFİK BELGESİ ZAYİİ
1.
Yeni tescil ve trafik belgesi (Trf.Tescil Şube veya Bürosundan)2.
Bir adet Araç Trafik Tescil ve Müracaat İşlem Formu (Ek-1)3.
Dilekçe4.
Karayolları Muayene İstasyonundan motor şase tespiti (Muayene)5.
Zayi edilen belge ve plakaların yenisinin çıkartılabilmesi için, aracın kayıtlı olduğu tescil kuruluşuna müracaat edilebileceği gibi, herhangi bir tescil kuruluşuna da müracaat edilebilir.
BELGE YENİLEME (YIPRANMA)
1. Yıpranan Tescil ve Trafik Belgelerinin yenisi alınacak (Trf.Tescil Şube veya Bürosundan)2. Bir adet Araç Trafik Tescil ve Müracaat İşlem Formu (Ek-1)3. Dilekçe4. Muayene süresi dolmuş ise muayenesi yaptırılacaktır.5. Yıpranan belge ve plakaların yenisinin çıkartılabilmesi için, aracın kayıtlı olduğu tescil kuruluşuna müracaat edilebileceği gibi, herhangi bir tescil kuruluşuna da müracaat edilebilir.
TRAFİKTEN ÇEKME İŞLEMİ
1. Yeni tescil belgesi (Trf.Tescil Şube veya Bürosundan)2. İki adet Araç Trafik Tescil ve Müracaat İşlem Formu (Ek-1)3. Dilekçe4. Vergi Dairesinden borcu yoktur belgesi5. Plakalar getirilecek6. Eski tescil ve trafik belgeleri getirilecek
HURDAYA AYIRMA İŞLEMİ
1. Yeni tescil belgesi (Trf.Tescil Şube veya Bürosundan)2. İki adet Araç Trafik Tescil ve Müracaat İşlem Formu (Ek-1)3-Dilekçe3. Vergi Dairesinden borcu yoktur belgesi4. Plakalar getirilecek5. Eski tescil ve trafik belgeleri getirilecek6. Hurdaya ayrılan araçlar onarımla yenilenseler bile yeniden tescil edilemezler
ARAÇLARDA RENK DEĞİŞİKLİĞİ
1. Yeni tescil ve trafik belgesi (Trf.Tescil Şube veya Bürosundan)2. İki adet Araç Trafik Tescil ve Müracaat İşlem Formu (Ek-1)3. Dilekçe4. Karayolları Muayene İstasyonundan renk tespiti (Muayene bitmiş ise yaptırılacak).
TİCARİDEN GAYRİ TİCARİYE VEYA GAYRİ TİCARİDEN TİCARİYE ÇEVİRME
1. Yeni tescil belgesi (Trf.Tescil Şube veya Bürosundan)2. İki adet Araç Trafik Tescil ve Müracaat İşlem Formu (Ek-1)3. Dilekçe4. Ticariye çevirmek için bağlı olduğu vergi dairesinden kayıt örneği5. Gayri Ticariye çevirmek için bağlı olduğu vergi dairesinden kayıt örneği
ÜNVAN DEĞİŞİKLİĞİ - AD , SOYAD DEĞİŞİKLİĞİ
1. Yeni tescil belgesi (Trf.Tescil Şube veya Bürosundan)2. İki adet Araç Trafik Tescil ve Müracaat İşlem Formu (Ek-1)3. Dilekçe4. Kayıtlı olduğu nüfus idaresinden vukuatlı nüfus örneği5. Mahkeme kararı veya evlenme cüzdanı (Şahıslar için)6. Ticaret Sicil Kayıt Sureti ve imza sirküleri (Şirketler için)
YABANCI UYRUKLU KİŞİLER ADINA TESCİLLİ ARAÇLARIN YURDUMUZU TERK İŞLEMİ
1. MA-MZ grubu plakalar ile diplomatlara ve Nato’ya tahsis edilen araçlara işlem yapılır.2. Beş adet Araç Trafik Tescil ve Müracaat İşlem Formu (Ek-1)3. Araca ait plakalar4. Araca ait tescil ve trafik belgeleri5. Dilekçe6. Vergi Dairesinden borcu yoktur belgesi (Nato personeli ve diplomatlar hariç)
(A) GEÇİCİ TRAFİK BELGE VE PLAKALARI
“A” Geçici Trafik Belgesi, prototip veya yol testi ve gösterisi yapılacak araçlar ile fabrika, depo, gümrük satış yeri, teşhir yeri ve benzeri gibi yerler arasında sürülecek araçlar için imalatçı ve ithalatçı firmalar ile bu firmaların yetki verdiği araç satıcılığı yapan bayilere verilir. Bir yıl için geçerlidir.
1. Her türlü hukuki ve mali sorumluluğu kabul ettiklerini beyan eden dilekçe2. İki adet geçici trafik belgesi3. Şirketin oda sicil kaydı, imza sirküleri, ticaret sicil gazetesi4. Harç makbuzu5. Garanti belgesi6. Trafik sigortası
(B) GEÇİCİ TRAFİK BELGESİ
Tescili yapılmamış veya tescil ve trafik belgesi işlemleri tamamlanmamış araçlara verilir. 30 gün süre ile geçerlidir.
1. Dilekçe2. Trafik sigortası3. ÖTV Ödeme Belgesi aslı4. Harç makbuzu5. Aracın faturası-trafik şahadetnamesi-noter satış senedi
(C) GEÇİCİ TRAFİK BELGESİ
Satıldığı veya bulunduğu yerden tescil edileceği ve bulundurulacağı veya onarımının yapılacağı yere kadar götürülecek araçlara verilir. En fazla 6 gün süre ile verilir.Bu araçlar belirtilen güzergah dışına çıkamaz
1. Dilekçe2. Trafik sigortası3. Aracın satın alındığı belge4. Harç makbuzu
YABANCI UYRUKLU KİŞİLER ADINA ARAÇ TESCİLİ
1. Araç tescil işlemleri sırasında Türk Vatandaşlarından istenilen belgeler yabancılardan da istenir.2. Yabancı uyrukluların araçları MA-MZ grubu plakaya tescil edilir.
AD VE/VEYA SOYAD VEYA TİCARİ UNVANLI PLAKA TESCİL İŞLEMLERİ
1. Araç faturalı ise, faturalı araçlar için uygulanan tescil işlemi uygulanır.2. Araç tescilli ise dilekçe ile müracaat edilir.3. Araç başka bir tescil kuruluşundan nakil geliyor ise, nakil araçlar için yapılan tescil işlemi uygulanır.4. Ad, soyad veya ticari ünvanlı plakanın harcının ödendiğine dair makbuz.5. Yıllık vergisi tescil tarihinden itibaren yıllık sürenin sona erdiği günden başlamak üzere (30) gün içinde plaka vergisini ödemeyenler hakkında 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.
ARAÇLARDA LPG DÖNÜŞÜMÜ
1. Fatura2. Montaj Tespit Raporu3. İmalat Yeterlilik belgesi4. Karayolu Uygunluk Belgesi5. Karayolları Muayene İstasyonundan tespit yaptırılacak6. Dilekçe7. İki adet Araç Trafik Tescil ve Müracaat İşlem Formu (Ek-1)8. Yeni tescil ve trafik belgesi (Trf.Tescil Şube veya Bürosundan)9. Eski tescil ve trafik belgeleri getirilecek
İCRA KANALI İLE SATILAN ARAÇLAR
1. İcra Müdürlüğü, vergi dairesi gibi kuruluşlarca düzenlenen satış yazısı2. Vergi Dairesinden borcu yoktur yazısı3. Trafik sigortası4. Trafik belgesi (Muayenesi bitenler için)5.
Yeni tescil belgesi (Trf.Tescil Şube veya Bürosundan)6. İki adet Araç Trafik Tescil ve Müracaat İşlem Formu (Ek-1)
NOT:Bir ay içerisinde ilgili trafik kuruluşuna tescil edilme zorunluluğu vardır.
Araç şirket adına alınmış ise, yukarıda belirtilen belgelere ilaveten;
a)Ticaret Odası Sicil Kayıt Sureti,
b)İmza sirküleri ibraz edilecektir.
MOTOR VEYA ŞASE DEĞİŞİMİ
1. Motor satış senedi, gümrük Şahadetnamesi veya fatura ile satın alınan motor bloğunun girişi ile ilgili son sahibi arasındaki satışa esas belgeler.2. Garanti kapsamında değiştirilen motor bloğu için fatura ve bu motor bloğunun garanti kapsamında değiştirildiğine dair firmanın yazısı.3. Teknik belge4. İki adet Araç Trafik Tescil ve Müracaat İşlem Formu (Ek-1)5.
Yeni tescil ve trafik belgesi (Trf.Tescil Şube veya Bürosundan)6. Eski trafik tescil ve trafik belgeleri
YABANCI GERÇEK VE TÜZEL KİŞİLERİN ÜLKEMİZDEN İKİNCİ EL ARAÇ ALIMI
1-Yabancı gerçek veya tüzel kişilik adına tescilli bir aracın yurt dışına çıkarılmak istenmesi halinde;a)Dilekçeb)Vergi ilişiğinin kesildiğine dair ilişik kesme belgesic)Tescil ve Trafik belgelerid)PlakalarBelge ve plakaları geri alınan araca yurt dışında da geçerli mali sorumluluk sigortası ibraz edilmesi kaydıyla (D) Geçici Trafik Belge ve Plakaları verilir.2-Yabancı gerçek veya tüzel kişilere noterlerce satışı yapılan 2. el bir aracın yabancı gerçek veya tüzel kişiler tarafından Ülkemizde tescil ettirilmeden yut dışına çıkarılmak istenmesi halinde;a)Dilekçeb)Noter satış senedic)Tescil ve trafik belgelerid)Plakalare)İlişik kesme belgesi (vergi dairesinden)f)Yurt dışında geçerli mali sorumluluk sigortası
ÇALINAN ARAÇLAR İLE İLGİLİ İŞLEMLER
1. Karakol tarafından tutulan tutanak ile Oto Hırsızlık Büro Amirliğinden çalıntı olduğuna dair belge getirilir.2. Çalındığı tarihten itibaren 1 ay geçmiş olması şartıyla, araç sahibinin istemesi halinde, savcılık veya mahalli zabıtadan alınan, çalınma olayına ait belgenin eklendiği dilekçe alınır ve trafik kuruluşunca tescil kaydı silinerek vergi dairesine bilgi verilir.3. Araçla birlikte araca ait belgelerde çalınmış ise sahibine isteği halinde aracın kayıtlarına çalınmıştır şerhi konulduğuna dair yazı verilir.
ÇALINTI ARAÇ BULUNDUĞU ZAMAN
1. Karakoldan alınacak teslim tutanağı birlikte, Oto Hırsızlık Büro Amirliğinden aracın bulunduğuna dair belge2. Dilekçe
LOGO
Araç işleticisinin ticari ad ve ünvanı ile işletmeci kuruluşun tanıtımına yönelik reklam mahiyetindeki yazı ve resimler aracın yan karoserisi üzerinde bulunabilmekte, otobüs ve minibüslerin arkalarına sadece işleticinin ticari ad ve ünvanı yazılabilmektedir.
Özel şahıs veya şirketlerin kendi adlarına veya kiralamış oldukları araçların üzerine tanıtım amacıyla isim veya logoları koyulabilmektedir.Yine aynı şekilde bu kişilerin bayisi oldukları firmaların logosu sahip oldukları araçları üzerine yazılabilmektedir.
SÜRÜCÜ BELGESİ ALMAK İÇİN MÜRACAAT
1. Sertifikanın aslı.2. Nüfus cüzdanı aslı ve 1 adet fotokopisi3. Diploma aslı.4. Şoförler Derneğinden dosya (Dosya içindeki evraklar nüfus bilgilerine göre doldurulacaktır.)5. Sağlık Raporu (aslı) (1 Yıl Geçerli)6. Sabıka Kaydı (aslı) (1 Yıl Geçerli)7. Kan grubu belgesi8. Maliyeden harç makbuzu (Sürücü belgesi sınıfına göre)9. Üç adet fotoğraf10. Sürücü belgesi ücreti 30.000.000.-TL
NOTLAR: * Sürücü sertifikaları mutlaka alındaki yerdeki tescil kuruluşunca sürücü belgesine dönüştürülür.
* Sürücü Olur Sağlık Raporunun mutlaka sertifika alınan il’de faaliyet gösteren yetkili bir sağlık biriminden alınması gerekmektedir.
YABANCI SÜRÜCÜ BELGELERİNİN ÜLKEMİZ SÜRÜCÜ BELGESİNE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ
1. Sürücü belgesini noterden veya elçilikten tasdikli tercümesi2. Şoförler derneğinden dosya3. Nüfus cüzdanının aslı ve bir adet fotokopisi ( yabancı uyruklular için ikametgah tezkeresi.4. Üç adet fotoğraf5. Sabıka kaydı. (aslı) (1 Yıl Geçerli)6. Sağlık raporu (aslı) (Devlet Hastanesi veya özel sağlık kuruluşlarından)7. Kan grubu belgesi.8. Yabancı sürücü belgesi aslı (İşlemden sonra iade edilmek üzere)9. Maliyeden harç makbuzu (Sürücü belgesi sınıflarına göre ödenecektir)10. Sürücü Belgesi ücreti 30.000.000 TL
KAYIP SÜRÜCÜ BELGESİNİN YENİDEN ÇIKARTILMASI
1. Trafik Tescil Şube Müdürlüğüne hitaben yazılmış dilekçe.2. Nüfus cüzdanı aslı ve fotokopisi (2 Adet.)3. Kaybolan sürücü belgesinde mevcut değil ise, kan grubu belgesi.4. İki adet fotoğraf5. Sürücü belgesi ücreti. 30.000.000.-TL
YIPRANMA VEYA KİMLİK DEĞİŞİKLİĞİNDEN DOLAYI SÜRÜCÜ BELGESİ DEĞİŞİMİ
1. Trafik Tescil Şube Müdürlüğüne hitaben yazılmış dilekçe.2. nüfus cüzdanı fotokopisi ve aslı3. Daha önceki belgesinde mevcut değil ise, kan grubu belgesi4. İki adet fotoğraf5. Eski Sürücü belgesi.6. Kimlik değişikliği var ise değişikliği belirtir belge, (Evlenme cüzdanı veya boşanma ilanı fotokopisi)7. Sürücü belge ücreti 30.000.000.-TL